HDP'yi kapattırma sevdası

Atilla Aytemur

11-06-2020 23:20

Ak Parti iktidarının yeni ve en küçük ortağı Vatan Partisi (VP) ve lideri Doğu Perinçek, HDP'yi kapattırma kampanyasını bir kez daha başlattı. Bu defa, gazetesi Aydınlık'ın birinci sayfasından, bir açıklama eşliğinde bu kampanyayı destekleyenlerin isim ve fotoğraflarını yayınlayarak kampanyasını kamuoyuna duyurdu.

2019'un başlarında ise Yargıtay'a parti olarak başvurmuş ve sonuç alamamışlardı. O dönemde demokrasi değerlerine sadakat ve siyasal etik açısından bu olayı ele alıp, son derece önemli deneyi siz okurlarla paylaşmıştım. Yeni cümle kurmaya gerek olmadığını düşünerek, aynı yazıyı olduğu gibi bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

Parti kapattırma sevdası

Partiler anayasal demokratik düzenin vazgeçilmez unsurlarıdır... denir; ama ülkemiz kapatılan siyasi partiler mezarlığı durumundadır.

Ancak siyaset yine de kendi yolunda yürümeyi sürdürür. Kapatılan partilerin yerini, aynı çizgide yenileri alır.

Bu kısırdöngü, demokrasimizi örseleyerek devam eder gider.

Olağan dönemlerde savcılar, Anayasanın yasaklarla ilgili hükümlerinden biri ya da birkaçını ileri sürüp dava açardı. Anayasa Mahkemesi de dosya üzerinden görüşerek partileri kapatırdı.

Her parti bir gün kapatılmayı yaşardı

Ömrümüz askeri darbe ve muhtıralarla geçti. Böyle dönemlerde aşağı yukarı bütün partiler aynı akıbete uğradı. Sıkıyönetim komutanlıkları partilerin faaliyetini durdurdu; sıkıyönetim mahkemeleri de işlemi tamamlayarak partileri kapattı.

Daha sonra devreye Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) girdi; böylece parti kapatmalar aralıksız sürdü.

Mesele parti kapatmakla da bitmedi. Genel başkanlar, merkez yöneticileri, kurucular, il ve ilçe yöneticileri ve hattâ rastgele üyeler yıllar boyu cezaevlerinde kaldı.

Her ideolojik ve siyasal gelenek bundan payını aldı dediysek de, topun ağzında olanlar daima ve ağırlıkla sol, sosyalist, inanç ve etnik temelli partiler oldu.

Şaşırtan olay

Devletin partileri kapatması, son yıllarda yapılan yasa ve Anayasa değişiklikleriyle eskisine nazaran epeyce zorlaştırılmışken, şimdiye kadar olmayan bir şey gerçekleşti: Bir siyasi parti başka bir siyasi partiyi kapattırmak için Yargıtay'a başvurdu.

Kapattırmak için uğraşan ne iktidar, ne de ana muhalefet partisi. Kayda değer bir seçmen desteği olmayan, küçük bir fraksiyon partisi bu işe kafayı takmış durumda.

Önceki yıllarda kendi siyasal geleneğinin partileri de kapatılmış olan bu örgüt, gözüne kestirdiği diğer partiyi kapattırmak için daha önce art arda tam üç kez Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu.

Kapatılması talep edilen parti, zaten bugüne kadar kurmuş oldukları partilerin hemen hepsi muhtelif gerekçelerle kapatılan; başkan, yönetici ve üyeleri ağır cezalara çarptırılan, gün yüzü görmeyen bir siyasal geleneğin partisi:  Altı milyonu aşan oyuyla ve TBMM'deki 60'a yakın milletvekiliyle Türkiye’nin üçüncü büyük partisinden, Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) söz ediyorum; diğer bir ifadeyle, adı, ülkenin en ağır sorunuyla birlikte anılan partiden...

HDP'yi kapattırmak için uğraşan Vatan Partisi'nin (VP) dayandığı siyasal gelenek, geride kalan yıllarda kendi partilerinin de kapatıldığını unutmuş görünüyor. Halbuki bu fraksiyonun Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) ve Sosyalist Parti (SP) isimli iki eski partisi de bildik gerekçelerle devlet tarafından kapatılmış, yöneticileri yıllarca ceza çekmişti. Yani devlet onlara da pek ayrıcalıklı davranmamıştı.

Bu geleneğin kurduğu partiler sektirmeden bütün seçimlere giriyor ama pek mühim bir oy da alamıyor. Son partileri VP dahil, aldıkları oy hiçbir seçimde yüzde 0.5'i geçemedi. Parlamentoda temsilcileri de yok. Buna rağmen ülkenin büyük partilerinden birinin kapatılması için olanca enerjileriyle uğraşıyorlar.

HDP'ye faul hesabı ve siyasal etik

31 Mart 2019 yerel seçimlerine giderken VP, "devletin bağımsızlığına, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiği" iddiasıyla HDP'nin kapatılmasını istiyor.

Anlıyoruz ki VP, HDP’nin genel başkanları ve milletvekillerinin tutuklanıp mahkûm olmasını, belediyelerine kayyım atanmasını, sayısız yönetici ve üyesinin tutuklanmasını ve bu partinin siyaseten yok farz edilmesini dahi yeterli bulmuyor. Bölge halkının desteğinin halen sürdüğünü düşünerek seçim sonuçlarından derin endişe duyuyor. Bu yüzden illa kapısına kilit vurulmasını istiyor. Ona gönül veren Kürt seçmenleri, partilerin demokrasilerdeki vazgeçilmez yerini, çoğulculuğu, tarihten devraldığımız toplumsal mozaiği... hiç mi hiç umursamıyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) döneminde çıkarılan bir kanunla, partiler bariz terör odağı haline gelmedikçe kapatılamıyor. Yalnızca ilgili eylemden sorumlu yöneticilerin ceza alması öngörülüyor.

VP gibi bir partinin HDP'yi eleştirmesinde, demokratik siyasetin olağan ölçüleri bakımından bir sorun yok. Her parti kendi görüş zaviyesinden diğerlerini eleştirebilir ve onlarla rekabete girebilir.

Ama büyük bir seçmen topluluğunun partisini özel bir gayretle kapattırıp seçime öyle gitmeye çalışmak, olağan demokratik ahlâkın kaldıracağı şey değil. Bir partinin ortaya çıkıp, seçime, 6 milyon oy alan başka bir partinin kapatılarak gidilmesini istemesi, talep sahibi ve üstelik solcu olduğunu iddia eden siyasi parti için üzüntü verici bir durum.

Yakın tarih neler söylüyor?

Yazımı, partiler arası mücadele ve rekabette siyasal zarafet örneği sayılabilecek, 1990’larda yaşanmış bir olayı anlatarak noktalamak istiyorum.

Ülkemiz o sırada büyük acılar yaşıyordu. PKK'nın silâhlı eylem ve baskınları, devlet kaynaklı "faili meçhul"ler, köy ve kent yakma ve yıkmalar herkesi derin endişelere sevk ediyordu. Gazetecilerin vurulduğu, işadamlarının öldürülüp cesetlerinin oraya buraya atıldığı, ölüm listelerinin havalarda uçuştuğu karanlık yıllardı.

Ülkenin ilk yasal komünist partisi olan Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP), programında yer alan bir madde nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştı. Kapatmaya gerekçe olarak gösterilen madde şöyleydi: "Kürt sorunu ancak bir süreç içinde çözülebilir. Bugün öncelikle Kürtler üzerindeki politik ve askeri baskıya son verilmeli, Kürt yurttaşların can güvenliği sağlanmalı, olağanüstü hal durumuna son verilmeli, korucu sistemi dağıtılmalı, Kürt dili ve kültürü üzerindeki yasaklar kalkmalı, sorun özgürce tartışılabilmelidir. Anayasada Kürtlerin varlığı tanınmalıdır."

VP'nin o zamanki öncülü SP'yi kapatmak için de dava açılmıştı. Parti programının Kürt sorununun çözümüyle ilgili "Demokratik Federal Emekçi Cumhuriyeti" başlıklı bölümünde, "Kürt Milleti, kendi kaderini tayin hakkına kayıtsız şartsız sahiptir. Eğer isterse ayrı devlet kurabilir. Emekçilerin çıkarı, demokratik bir halk devrimiyle tam hak eşitliği ve özgürlük temelinde, gönüllü birliği gerçekleştirmededir. Ayrılma hakkı, gönüllü birliğin her zaman vazgeçilmez koşuludur" dendiği için kapatılmak isteniyordu.

Kürt yurttaşların ilk partisi olan Halkın Emek Partisi'nin de (HEP) kapatılması için dava açılması yönünde cumhuriyet savcılıklarında hummalı bir çalışma başlatıldığı yönünde haberler duyuluyordu.

Parti var... parti var!

Bunun üzerine, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin ünlü hocası ve eski TİP milletvekili merhum Prof. Dr. Sadun Aren'in genel başkanlığını yaptığı Sosyalist Birlik Partisi'nin (SBP) İstanbul İl Örgütü, 10 Mart 1992'de bir karar alarak, "Henüz vakit varken barışa bir şans" sloganıyla bir kampanya başlattı.

Aren'in liderliğindeki SBP, TBKP ve SP'nin program ve görüşlerini benimsemese bile, kapatılma girişimlerine karşı çıktı. Onların, düşüncelerini ifade etme hak ve özgürlüklerini savundu.

Devletin bu partileri kapatma tavrına karşı çıkmak adına SBP İstanbul İl Başkanlığı, bu iki partinin kapatılmaya gerekçe gösterilen program bölümlerini olduğu gibi kendi karar defterine aktardı.

Aldığı bu kararı, yönetici ve üyelerinin imzasıyla Anayasa Mahkemesi, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Cumhuriyet Başsavcılığı ile Meclis'te bulunan siyasi partilerin genel başkanlarına gönderdi.

SBP, partilerin kapatılmasına karşı çıkıp, "düşünce özgürlüğünün gereğini yerine getirmek bir suçsa, o zaman bizi de yargılayın" dedi.

Evet, partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ama hakikaten parti var… parti var!

(11 Ocak 2019)

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00