'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor!

Atilla Aytemur

13-03-2021 00:59

İnsan Hakları Eylem Planı açıklanalı epey oldu. Ancak, iktidar destekçisi çevreler dışında, ortada ne kayda değer bir heyecan ne de coşkulu bir tezahürat var.

Umursamazlık ve kuşkular daha baskın.

Benzeri bir durum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Yeni bir Anayasayı tartışmanın zamanı geldi" dediğinde de olmuştu.

İktidar, ülkenin gündemini belirlemekte eskisi kadar başarılı değil. Öne çıkardığı konuların etkisi saman alevi gibi, çok kısa sürüyor. Belli ki, bunlar artık toplumu kesmiyor.

Biden yönetimi, Avrupa Konseyi ve AB ile ilişkileri ısıtma ihtiyacı nedeniyle iktidarın atmaya belki de mecbur kalacağı adımlar da pakete mesafeli duruşu fazla değiştirmiyor.

Şüphesiz iktidar İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde kısmi bazı adımlar atabilir; ama arkasının gelmeyeceğine ve hatta tam tersi yönde uygulamaların yaşanabileceğine dair güçlü bir toplumsal kanaat var ve buna iktidar bizzat kendi uygulamalarıyla yol açıyor.

Güven ve inandırıcılık kaybı

Son 5 yılımıza hükümetin AK Parti'de olduğu, MHP'nin dışarıdan desteklediği bir koalisyon damga vurdu. Saldırgan ve ötekileştirici bir taşra milliyetçiliğiyle, insani değerlere sırtını dönmüş yoz siyasal İslamcılığın bileşiminin Türkiye için iyi sonuçlar getirmeyeceği yaygın bir beklentiydi.

Cumhur İttifakı’nın başvurduğu "Yerli ve milli" gibi afaki söylemler ve "beka, terör, hain" gibi ötekileştirici süslemeler de demokrasi, adalet, hukuk ve özgürlük gibi temel değerler alanındaki yaygın yıkımı ve çöküntüyü gizlemeye yetmedi. Yalama haline gelen kutuplaştırıcı siyasal mühendislikler bekleneni vermez oldu.

Bu bakımdan, sık sık müjdesi verilen ama bir türlü uygulanmayan vaatlerle yüklü "reform" paketlerinin toplum tarafından kanıksanmış olmasını kimse yadırgamamalıdır.

Bu gelişmeyle bağlantılı olarak, iktidarın ortaya attığı gündemin muhalefet tarafından da benimsendiği dönemin sonuna geldiğimiz görülüyor. Amiyane ifadeyle muhalefet iktidarın attığı oltalara takılmıyor artık. Muhalefet kendi sözünü söylüyor.

Artık yoğurdu üfleyerek yiyen bir muhalefet ve geniş bir toplum kesimi var.

İktidarın böyle bir güven erozyonuna uğramasının ve inandırıcılığını kaybetmesinin birçok nedeni var.

Kamuoyu araştırmaları Cumhur İttifakı'nın büyüklü küçüklü ortaklarında dikkat çekici seçmen kaybı yaşandığına işaret ediyor. Bunlara bakarak iktidar bloğu için tehlike çanlarının çaldığını söylemek mümkün.

Muhalefet toparlanıyor

Başlangıçtan itibaren muhalefetin işi kolay değildi. Çok farklı kimlikleri demokrasinin asgari hedefleri etrafında bir araya getirmek bile zordu. İktidarın dağıtıcı hamleleri yer yer etkili olabiliyordu. Önümüzdeki günlerde en önemli sınav TBMM'de dokunulmazlık konusunda yaşanacak. Bunun az hasarla atlatılması halinde, iktidarı zor günlerin beklediği söylenebilir.

Şu sıralar gözle görülür bir toparlanma içinde olan muhalefetin, iktidarın siyasal oltalarına prim vermeyip koordineli bir şekilde kendi sözünü söylediği ve sokağın nabzını tutmaya önem verdiği dikkatlerden kaçmıyor. Özellikle, İYİ Parti ve CHP arasındaki iktidar karşıtı uyum ve gelişen inisiyatif de siyasal gündem üzerinde etkisini gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnsan Hakları Eylem Planı'nı açıklarken 11 ilke, 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyete dikkat çekip, nihai amacın, hepimizin kulağına hoş gelen, sivil anayasa yapmak olduğunu sözlerine ekledi. Bütün bunlar için önümüzde iki yıllık bir süre olduğunu belirtti.

İktidar bu adımları neden 15 Temmuz 2016 darbe girişimine karşı oluşan geniş siyasal birliktelik ortamında atmadı da şimdi gündeme getirdi, sorusunu geçiyorum. Seçim yapılmasına yaklaşık 2-2.5 yıl kalmışken, niye her şeyin iki yıl içinde olup bitmesi gerekiyor; o da kocaman bir soru olarak orta yerde duruyor.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine giderken, yıpranmış ve yeniden iktidara gelmeleri son derece şüpheli AK Parti ve ortağı, muhalefete insan hakları ve hukuk alanıyla ilgili çok sayıda yasal değişikliği birlikte yapmayı, onunla da sınırlı kalmayıp, süreci sivil anayasayla noktalamayı teklif ediyor.

Bu muhalefet için kabullenilecek, bir çırpıda "Peki, hadi birlikte yapalım" denilecek bir şey mi? Türkiye'yi bu noktaya sürüklemiş bir iktidarın siyasal ömrünü uzatıp, ona bir dönem daha hediye etmeyi kim ister! Üstelik iktidar istediği yasayı geçirecek çoğunluğa sahipken! Olumlu adımlara karşı çıkacak bir muhalefetin söz konusu olmadığı da ortada.

Tek adam rejimiyle buraya kadar

1946'dan beri, kırık dökük olmakla beraber işleyen bir parlamenter sistem içinde yaşıyorduk. Buna son verirken, AK Parti iktidarı ve ortağı demokrasinin asgari ilkesi olan toplumsal uzlaşmayı arama yoluna gitmediler. Muhalefetin bu yöndeki uyarı ve eleştirilerine kulaklarını tıkayıp, dünyada örneği olmayan amorf bir despotik rejimi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adıyla kıl payı farkla memlekete dayattılar.

Sonuç olarak, 16 Nisan 2017'den beri diktatörlüğün kıyısında bir otoriter tek adam rejimiyle yönetiliyoruz. Ortaya öyle bir parti devleti çıktı ki, ne güçler ayrılığı, ne yargı bağımsızlığı, ne düşünce ve basın özgürlüğü, ne de doğru dürüst iş ve mülkiyet güvencesi kaldı.

Hukuk devleti ilkeleri, AYM'nin ve AİHM'in konumu ve yetkileri neredeyse askıya alınmış durumda. Parlamento ve yargı yürütmenin aygıtı gibi. Üniversitelere, devlet kurumlarına ve yüksek yargıya yapılan tuhaf atamaların yakın tarihimizde örneği yok. Eş dost ve akraba kapitalizminin ve nepotizmin tavan yaptığı bir düzene sürüklenmiş haldeyiz.

İşte Cumhur İttifakı, döneminin sonuna doğru sürüklenirken, eylem planı ve yeni anayasa teklifini muhalefetin ciddiye almasını ve dört elle işe sarılmasını bekliyor.

Demokrasinin uygulanmasını engelleyen mi vardı?

Çoğu hukukçu ve anayasacı da haklı olarak, "Eylem paketinizde yer verdiğiniz meseleleri uygulamada pekâlâ çözebilecek yeterli yasa ve anayasa maddesi varken, şimdiye kadar neden uygulamayıp, habire paketler ilan ediyorsunuz" diye soruyor. Hatta bazıları sorunun eksik yasa maddesinde değil uygulama zihniyetinde olduğuna dikkat çekiyor.

Eylem Planı'nı ülkede demokrasi, adalet ve hukukun olmadığının somut kanıtı olarak görenlerin iddiası da yabana atılacak gibi görünmüyor.

Paketin iki yıldır üzerinde çalışıldığı, çok sayıda sivil kuruluşla toplantılar yapılıp görüş ve öneriler alındığı ileri sürülüyor. Lakin, muhalif duruşlarıyla bilinen kişi ve kurumların bunu teyit etmemesi bir başka boyut. Planın daha baştan katılımcılık ve kucaklayıcılık diye bir sorununun olmadığı anlaşılıyor.

HDP’yi ezerken, insan hakları reformu yapılır mı?

Hele bir konu var ki atlamak mümkün değil: HDP ve fezlekeler.

İktidar, Eylem Planı'nı ve HDP fezlekelerini aynı anda gündeme getirdi. HDP'yi kapatmanın, olmazsa kapatılmaktan beter etmenin peşinde. 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri girişimlerinin ardı arkası kesilmedi. Kayyımlar, yaygın tutuklamalar, medya ambargoları filan derken şimdi, dokunulmazlıkların kaldırılması ve Yargıtay soruşturması devreye sokuldu. Bu farklı iki planın aynı anda devreye sokulması hem şizofrenik bir siyasal zihniyeti, hem de Türkiye'yi ne denli vahim günlerin beklediğini gösteriyor.

Partiler demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıysa, bu konu böyle ele alınamaz. HDP "Teröre uzak olduğunu ve demokratik siyasete bağlılığını" sürekli olarak ifade ediyor. Onun, iktidar çevrelerince illaki PKK'ya yapıştırılması, terörle iltisaklı gösterilmesi Türkiye'ye bir şey kazandırmayacak. 6 milyon seçmenin bu partiyi her şart altında sahiplenmesi bile demokratik bir uyarı olarak düşünülmüyor.

Hal böyle olunca, büyük gürültüyle sunulan reform paketlerinin, yeni sivil anayasa yapma tekliflerinin muhalefet partilerinin ve toplumun önemli bir kesiminin gözünde anlam ve değer kazanmaması artık şaşırtıcı gelmiyor.

Erdoğan'dan 'İnsan Hakları Eylem Planı': 9 amaç, 50 hedef Hakan Tahmaz'dan: 28 Şubat dersleri, bugüne yansımalar Anayasa Mahkemesi Başkanvekili: 'İnsanlar yargıya güvenmiyor' Ümit Kardaş'tan: Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring Hüda Kaya'dan Pervin Buldan'a HDP'li 9 vekil hakkında fezleke
DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00