Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi!

Atilla Aytemur

11-09-2020 02:51

Devlet Bahçeli ne zaman bir şeyler söylemeye yeltense, içimden "Eyvah..." diyorum. Öyle ki, her konuştuğunda bir deri bir kemik kalmış, üflesen uçacak hale gelmiş demokrasimizden bir şeyler kopup gidiyor.

Dile getirdiği her teklif, çok geçmeden AK Parti iktidarının girişimiyle karar, kararname ya da kanuna dönüşüyor.

Bahçeli, bu kez de idam cezasının geri getirilmesini istedi. TBMM 1 Ekim 2020'de açılınca milletvekillerinin mutabakatıyla "milletin bu beklentisinin" çözüme kavuşturulmasını isteyip, "...bebek katilleri, sapıklar, alçaklar, tecavüzcüler layık oldukları cezalara çarptırılmalıdır" dedi.

AK Parti, hem nalına hem mıhına...

AK Parti’nin Grup Başkan Vekili Cahit Özkan ise partililere, "Bu ülkede huzuru bozan, barışımızı tehdit eden, vatandaşlarımızın hak ve adalet beklentisini ortadan kaldıran suçlarla ilgili idam cezasına 'evet' diyor musunuz" diye sordu ve "Evet" yanıtını duyunca, istediği sonucu almışların güveniyle, "Biz de 'Evet’ diyeceğiz" cevabını verdi.

Kanaatini en son açıklaması beklenen TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a gelince, "Çok sınırlı olarak belli suçlara mahsus olmak üzere idam cezasının bulunması gerektiği kanısındayım" diyerek, idam isteyenler kervanına katılıyormuş gibi yaptı. Ama hemen sonra, "Bir hukukçu olarak ölüm cezasının yeniden anayasaya girmesinin pek de kolay olmadığına" işaret ediverdi:

"Bu konuda cezanın gelebilmesi için bir, Türkiye içerisinde anayasa değişikliğine ihtiyaç var, bir de Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri var. Bunlarla ilgili de değerlendirme yapılması gerekir. Görüşülüp, tartışılması gereken bir konu, takdir parlamentomuzun."

AK Parti'nin eski grup başkan vekili Naci Bostancı da benzeri görüşleri dillendirip, bunun kolay olmayacağını ima etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu soru 2018 yılında, Yüksekova'da yola döşenen bir bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren asker eşi ve 11 aylık bebeğinin cenaze töreninde sorulmuştu. O da, "İdam konusundaki hassasiyetimizi biliyorsunuz... Parlamento'dan geçtiği anda benim için onaylamamak diye bir şey yoktur; onaylarım. Hans ne der, George ne der buna bakmayız. Allah ne der buna bakarız" diyerek TBMM'yi işaret etmişti.

Muhalefet hiç ciddiye almadı

Muhalefet, birçok bakımdan haklı olarak Devlet Bahçeli'nin açtığı bu tartışmayı çok ciddiye almadı. Öyle ya, iktidar ve Cumhur İttifakı her aklına geldiğinde, onu bunu bahane ederek, sık sık "idam isteriz" diye tutturuyordu.

Bu nedenle de, CHP’nin Parti Sözcüsü Faik Öztrak ve hukukçu milletvekili Murat Emir, olayı gündem değiştirme operasyonu olarak değerlendirip, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ortadayken, idamın geri getirilmesini istemenin nafile işler olduğuna işaret ettiler.

İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan ise, "Seçmende bir karşılığı olacağını görselerdi şimdiye çoktan getirirlerdi" sözüyle birçok gerçeği bir arada ifade etti. HDP'nin hukukçu yöneticisi Meral Danış Beştaş da ölüm cezasını gündeme getirmenin, siyaseti dizayn etme girişimden öte bir anlamı olmadığına dikkat çekti.

Özetle muhalefet, MHP'nin idam çıkışına, AK Parti'nin ona kerhen verdiği desteği de dikkate alarak, boş işler muamelesi çekti.

İdam cezasının araçsallaştırılmasına alıştık

Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı kurulmazdan önceki yıllarda, özellikle "Barış ve Çözüm Süreci"ni gerekçe göstererek idam cezasını kaldırmasını ve AK Parti'yi çok sert eleştirirdi. Seçim meydanlarında Öcalan'ın idamını isteyip, kürsüden yağlı urgan filan atardı.

15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra ise hep birlikte, "Fetullahçılar için idam isteriz" dediler. Bu talep ve eylemlerde dikkat çeken özellik ve amaç, toplumda kutuplaştırmayı artırarak, milliyetçi ve muhafazakâr seçmen kitlesini konsolide etmekti.

Kimi zaman siyaset meydanlarında sergilenen teatral gösterilerle, idam konusunun araçsal hale getirilmesine sıkça şahit olduk. Ama giderek seçmen üzerinde istendiği kadar etkisinin kalmadığı ve toplumda böyle bir talep oluşmadığı görüldü.

Gerçekte idam, insan yaşamını dışarıdan bir müdahale yoluyla sonlandırdığı için devlet eliyle gerçekleşen bir şiddettir. Daha açık ifadeyle kamunun işlediği, geriye dönüşü olmayan cinayettir. Eğitici, değiştirici, dönüştürücü, caydırıcı, ıslah edici hiçbir yönü yoktur. Yaşamı sonlandırdığı için insani değildir. Hem hükümlüye hem de yakınlarına yaşatılan manevi acıdır. Bir nev’i devlet şiddeti yoluyla öç almadır.

Tarihimizden idam lekeleri

Olağan ve olağanüstü dönemlerinde gerçekleştirilen ölüm cezalarıyla, Türkiye'nin yargı ve adalet tarihine farklı bir gözle de bakılabilir.

Bu cezaya çarptırılanların oldukça büyük bölümünü devlete karşı suç işlediği ileri sürülenlerin oluşturduğunu biliyoruz. Haklarında nasıl bir infaz gerekçesi ileri sürülmüş olursa olsun, örneğin Şeyh Sait, Seyyit Rıza, İskilipli Atıf Hoca, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Hasan Polatkan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mustafa Pehlivanoğlu, Erdal Eren ve daha birçoklarının isim ve hatıraları toplumumuzda canlı bir şekilde yaşamaya devam ediyor.

Dönemlerin değişmesiyle birlikte toplumsal yargı ve değerlendirmelerin de değiştiğini yaşayarak gördük. Daha sonra itibarlarının iade edilmesi, görkemli anıt mezarlar yapılması anlaşılır olmakla beraber, acıyı çekenlerin indinde ne derece telafi edici olduğu da çok şüphelidir.

Bu durumdan ders çıkarması gerekenler öncelikle siyasilerdir. Düşünün ki, 12 Eylül darbesinin onlarca insanı ipe göndermiş olan gaddar generali Kenan Evren bile sonunda, "AB'ye girmek taraftarıyım. Oraya gireceğimize göre, şartlarını kabul edeceğiz. Madem öyle, idam cezası da olmayıversin" demek zorunda kalmıştır.

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu

Devlet Bahçeli açıklamasında sapıklardan, alçaklardan, tecavüzcülerden söz edip, son yıllarda çok gördüğümüz kadın ve çocuklara yönelik suç işleyenleri ima ediyor.

Bu hususta iki nokta ve problem dikkati çekiyor. Biri, yasalarda son derece etkili hükümler ve uygulama maddeleri olmasına rağmen, bunların çoğu zaman kimi mahkeme ve hakimler tarafından pek dikkate alınmaması sonucunda yaygın mağduriyetler doğuyor. İktidarın bu konuda gerekli tedbirleri almadığı kamuoyunun yaygın ve haklı bir kanaati haline gelmiş durumda. Bu tablonun değişmesi için MHP'nin bir çabası olduğu yönünde kamuoyuna yansıyan hiçbir şey bilinmiyor.

İkinci husus ise Cumhur İttifakı’nın iki ortağının da, kadınları ve çocukları taciz, tecavüz ve şiddetten kısmen koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden, aile yapısını bozduğu gibi inandırıcılığı olmayan bir gerekçeyle Türkiye'nin imzasını çekmesini sağlamak üzere dozu giderek artan kampanya yürütmeleridir. Hem İstanbul Sözleşmesi'nden imzanın çekilmesini isteyip hem de sapıklar, tecavüzcüler, filan için idam istemenin mantıki bir izahı, tutarlılığı ve inandırıcılığı yoktur.

Özetle, Bahçeli’nin bu isteğinde ne bir kamu yararı ve ne de ciddi bir politik karşılık görünüyor.

'Ahde vefa' ilkesi

Bilindiği gibi, AK Parti iktidarının ilk döneminde Türkiye, TBMM’de sağladığı yüksek oranlı bir mutabakatın ardından, 5170 Sayılı Kanunla 2004 yılında Anayasa’dan, yine aynı yıl 5218 Sayılı Kanunla Türk Ceza Kanunu’ndan ölüm cezasını kaldırdı.

Geç de olsa BM’nin idam cezası olmayan 140 üyesi arasında yerini aldı. Ayrıca, Anlaşmalar Hukuku'ndaki "Ahde vefa" ilkesi gereği, bugüne kadar altında imzası bulunan hiçbir uluslararası sözleşmeden imzasını çekmemiş bir ülke Türkiye.

Bilmiyorum Türkiye, idam cezası kalksın diye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin protokollerinden, Sayın Devlet Bahçeli'nin gül hatırı için imzasını çeker mi?

AK Parti'den 'idam' açıklaması: Vatandaş istiyorsa gereği yapılmalı Salih Bolat yazdı: Unutmayacağız Bahçeli'den vekil nakli önlemi: Seçim Kanunu değişmeli Saynur Altay yazdı: Koronavirüs belasını sevgiyle yenmek MHP'li Belediye Başkanı oybirliğiyle partiden ihraç edildi
DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00