Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek

Atilla Aytemur

01-10-2021 04:18

Millet İttifakı ve muhtemel bileşenleri, AK Parti iktidarına son verilmesiyle birlikte kısa bir 'geçiş dönemi' yaşanmasını ve yeni bir toplumsal sözleşmenin halkoyuna sunulmasının ardından, demokratik ve çoğulcu, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmesi hususunda hemfikir görünüyorlar.

Bu bakımdan, ağır tahribata uğrayan demokrasinin yeniden inşasını öngörüyor ve kendilerine de haklı olarak bu çerçevede kurucu rol biçiyorlar.

Bugüne kadarki söylemlerinin muhtevasına bakıldığında da, herhangi bir seçim döneminin öne çıkmış rasgele sorunlarına dair çözüm sunmaktan öte, bir tür rejimin yeniden kuruluşunun çerçevesini oluşturan kapsamlı görüşler ileri sürdükleri görülüyor.

Eğer önümüzdeki seçimler muhalefetin başarısıyla sonuçlanıp vaatler yerine getirilecek olursa, ülkenin tepeden tırnağa ciddi bir değişim geçirmesiyle karşı karşıya kalacağız demektir.

DEVA'yı bekleyen rol

Ali Babacan'ın genel başkanı olduğu DEVA da önümüzdeki dönemin kurucu aktörlerinden biri olmaya aday görünüyor. Görünür bariz bir ideolojik angajmanı olmayan ve farklı kesimlerden gelen kadrolardan oluşan bu parti, siyaset çevrelerinde daha çok liberal bir parti olarak algılanıyor.

Gerek Eyüpsultan İlçe 1. Kongresi'nde yaptığı epey cesaretli konuşmasında, gerekse önceki bazı açıklama ve röportajlarında Genel Başkan Ali Babacan, ortaya koyduğu yaklaşımlarla, ülke ekonomisinin baştan sona düzeltilmesi ve demokratik rejimin yeniden inşasında, partisi DEVA'nın kurucu bir rol oynayacağını iddialı bir biçimde ifade etti.

Son 6-7 yılda yaşananlar da, muhalefet partilerinin böyle bir makro yaklaşımı benimsemelerinin haklı ve yerinde olduğuna işaret ediyor.

DEVA'yı ele almazdan evvel, sizi sıkmak pahasına memleket ahvalinden kısa bir özet vermek isterim.

Zayıf demokrasi yerle bir oldu

Bir zamanlar demokrasi, özgürlükler, kurumlar ve uygulamalarda Kuzey Avrupa ülkeleriyle yarıştığımızı söyleyemeyiz, ama AK Parti'nin son yılları da Türkiye için gerçekten çok yıkıcı oldu.

Hiç olmazsa demokrasinin ve hukukun kimi evrensel ilkeleri, anayasanın üstünlüğü, parlamentonun denetleyici rolü, yargı kurumlarının bağımsızlığı az çok dikkate alınıyor ve adalet ve hak arama mekanizmaları az çok çalışıyordu. İmkânları sınırlı, ama gelişmekte olan nitelikli üniversiteleri ve belli bir düzeyi tutturmuş eğitim kurumları sözkonusuydu.

Artık bunlar da tarihe karıştı.

Bütün güç ve yetki, partisi devletle iç içe geçmiş; ne zaman cumhurbaşkanı, ne zaman parti genel başkanı olduğu anlaşılamayan tek kişide toplandı. Ülke demokrasiden uzak otoriter rejimlerin "parlak" örneklerinden biri haline geldi.

Ne devlete ne de onun adaletine güven kaldı. Düşünce özgürlüğü ve hak arama masallara konu oldu. Medya ve gazetecilik, rejimin güdümüne sokuldu. Sosyal medyanın susturulması için de her yol deneniyor.

Cumhurbaşkanı yardımcısı, bakanlar, bağımsız kurum ve kurul yöneticileri tek kişi tarafından atanıyor ve görevden alınıyor. Denetleyici ve dengeleyici rolü sıfırlanan parlamento seyirci olmaktan öte bir şey yapamıyor.

Bozulma ve çürümenin panoraması

Ekonominin durumunu anlatmaya ise insanın dili varmıyor. Ağır dış borç yükü altında ezilmiş durumda. Tarım çöktü, sanayi geriye sardı. Enflasyon her ay ipi göğüslüyor. İktidarın beton aşkı ülkeyi teslim aldı. Güçlükle tahsil edilen vergiler, üç beş müteahhidin devlet garantili "yap-işlet-devret" projelerine gitti. Yoksunluk, yoksulluk ve yolsuzluk bu dönemin temel tabiatı oldu. İşsizlik ve yüksek eğitimli işsizlik oranları bütün dönemleri geride bıraktı.

İktidarı dini odak ve tarikatlarla paylaşmanın ülkeye ağır bedel ödetmesinin örneği olan 15 Temmuz 2016 Darbesi'nden pek ders çıkarılmayıp kimi kamu kurum ve imkânları bazı tarikatlara tahsis edilmeye devam edildi. Kamuda liyakat namına bir şey kalmadı, nepotizm olağan uygulama haline geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanı Anayasa ve yasaları zorlayarak, ülkede hilafet varmış ve şeyhülislamlık makamı bulunuyormuş gibi davranmaya başladı.

Ülkenin en ağır sorunu olan Kürt sorununu araçsallaştıran iktidar, partizan amaçları için sonuç alamayınca, faturayı Kürt seçmene ve onların demokratik siyasetteki temsilcisi HDP'ye kesti.

Batı'ya meydan okurmuş gibi yapılarak, Ortadoğu ve Avrasya'nın dengelerinde yeni bir gelecek aranırken, ülkenin emperyal maceraların peşinde itibarı, enerjisi ve kaynakları tüketildi.

Mağdurlara değen güçlü fikirler

Memleketin hali böyle olunca, muhalefet partilerinin yumuşak bir geçiş dönemi ve sıkı bir değişim programı için kendilerini hazırlamaları da şüphesiz haklılık kazanıyor. DEVA Genel Başkanı Ali Babacan da geliştirdiği politika ve fikirlerle bu çabalara önemli bir katkı sağlıyor.

En güncel tartışma konusunu ele alırsak: Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Devlet Bahçeli'nin "Kürt Sorunu yoktur" şeklindeki inkârcı yaklaşımlarını şiddetle eleştirdi. Bu etkili konuşmasında, "2021'de anadil tartışılıyorsa, yılda sadece birkaç Kürtçe öğretmeni atanıyorsa, birtakım projelerde beş yabancı dile yer verilip Türkiye'nin en çok konuşulan ikinci diline yer verilmiyorsa, çocukların oynayacağı meydanlarda panzerler dolaşıyorsa, Kürt Sorunu vardır. Çok merak ediyorsanız Kürtlere sorun. Çözüm adresi de demokratik, meşru siyasettir; başka yerde aramayın" dedi.

Babacan, altını çize çize, "Vatandaşlarımızın bütün haklarını amasız, fakatsız, derhal, koşulsuz, pazarlıksız ve müzakeresiz derhal tanımak zorundasınız. Eşit vatandaşlık ilkesinde, hedefinde ısrarlı olacağız" diyerek, Kürt Sorununun 'eşit vatandaşlık' çerçevesinde çözümünün takipçisi olacaklarına dikkat çekti. HDP dışında, muhalefet cephesinde bir partinin soruna bu netlikte bir çözüm önermesinin, hayati derecede önemi olduğu açıktır.

922 ilçe var, bir Alevi kaymakam yok!

Ayrımcılık, ötekileştirme, düşmanlaştırma ve kutuplaştırmanın siyaset hayatımızın en tehlikeli kronik hastalıklarından biri olduğunu çok sık yaşayarak görüyoruz. Cumhur İttifakı partilerinin politik tercihlerinde bunların özel bir yeri var. Ali Babacan, bu realiteden hareketle, lafı dolandırmadan, "Ayrımcı uygulamalarla mücadele edip, eşit vatandaşlık ilkesinde, hedefinde ısrarlı olacağız... Ayrışmayacağız ve ayrıştırmayacağız. Ülkeyi sizin ayrıştırıcı, ötekileştirici dilinizden korumaya kararlıyız. Her vatandaş birinci sınıftır. Ülkedeki beka sorunu bu ayrıştırıcı zihniyettir. Her hafta bir kesim düşman ilan ediliyor. Bu ülkenin 922 ilçesi var ama bir Alevi kaymakamı yok. Toplumsal barışı, her şeyi yapıp mutlaka sağlayacağız" dedi. Bu çıkışın, toplumsal 'eşitlik ve barış umudu' adına, bir tarafa kaydedilmesi gerekir.

Diğer önemli bir nokta ise, geçen haftaki "Edremit Vakası" başlıklı yazımda değinmeye çalıştığım konuyla ilintili... Babacan, hem genel olarak dindarları, hem halen AK Parti'den kopamayan dindarları ve kopmakla beraber kararsızlar kümesinde toplanan dindarları gözeterek, uyarı mahiyetinde bir değerlendirme yaptı. Bazıları üslubun sertliğine takılıp konunun önemini atladılar.

Halbuki olay önemli, gösterilen tepkiler yersiz ve haksızdı.

Ali Babacan şöyle diyordu: "Neredeyse her milli bayramımızda Türkiye'nin dindar insanları âdeta bir sınava çekiliyor. Gözümüzden kaçmıyor. Laiklik ilkesini yıllarca çarpıtan zihniyet hak ve özgürlükler üzerinde kurduğu baskıyla, laiklik kavramını bir süre lekeledi. Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayanlar, yanlış anladıkları laiklik kavramının arkasına yıllarca sığındılar. Aynı zihniyet, arada sırada inançlı vatandaşlarımıza da göndermeler yapıyor. Milli günlerimiz üzerinden, bu ülkenin dindar vatandaşlarına göndermeler yapılmasına izin vermeyiz. Bu zihniyete pabuç bırakmayız. Kimse boşuna heveslenmesin.

"Korkmayın ve unutmayın, Deva Partisi varken kimse sizin hakkınıza göz koyamaz. Helal tek bir lokmanızı kimse elinizden alamaz. Deva Partisi herkesin can, hak ve mal güvenliğinin garantisi olacaktır. Senelerdir mücadele ettiğimiz ve kazandığımız hakların da hepsinin teminatı biziz."

Bu, İslamcı bir meydan okuma değil, özgürlükçü laiklik anlayışının somut bir ifadesiydi.

DEVA ve Ali Babacan, Türkiye'nin geleceği için yakından takip edilmesi gereken aktörler.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00