'68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri

Atilla Aytemur

28-11-2023 02:34

Oral Çalışlar'ın son kitabı, '68 İsyan Günleri' geçtiğimiz ay H2O yayınlarından çıktı.

300 sayfayı aşmayan hacmine rağmen kitap, Sosyalist Sol'un ve Türkiye'nin yakın tarihine ilişkin son derece önemli olaylara, ideoloji ve düşüncelere, örgütlere ve tarihi kişilere, sürecin aktörlerinden biri olan Oral Çalışlar'ın doğrudan tanıklığıyla ışık tutuyor.

Hayatının çok önemli bir dilimini yansıtan bu son kitabını Çalışlar, değerlendirme ve muhasebeler içeren bir hatıra olarak yazmış.

1968-1988 yılları arasında Türkiye'nin geçirdiği değişimi, merkezinde gençlik hareketinin ve sosyalist örgütlerin yer aldığı birçok politik meseleyi, belge niteliğine yakın anlatımla ele alıp değerlendirme konusu yapıyor.

Elbette kitabın asıl konusu, Aydınlık Grubu'nun doğuşu, lider ve yönetici kadro, kurulan partiler, örgütün iç dünyası ve yaşanan çatışmalar, benimsenen ideolojik ve politik düşünceler, diğer örgütlerle ilişkiler, bölünmeler ve birleşmeler...

Dünyayı sarsan 1968 gençlik olaylarının Türkiye'ye yansımasını ve dönemin iktidarlarının bu muhalif gençliğe karşı aldıkları tavır canlı bir dille anlatılıyor. TBMM'de 15 milletvekili olan TİP'in (tarihi Türkiye İşçi Partisi) giderek bu gençlik üzerindeki etkisini yitirmesi, silahlı eylem stratejilerine yönelen sol örgütlerin doğuşu ve 12 Mart 1971 Askeri Darbesi'ne gidiş günleri anekdotlar eşliğinde dile getiriliyor.

Gençliğin o dönemde önde gelen liderleri arasında yer alıp, daha sonra her biri farklı siyasal hareketlerin başına geçenlerle ilgili anlatılanlar da kitabın bir başka önemli boyutu.

Serbestiyet'te yayınlanan röportajı (Onur Erkan, 20 Kasım 2023) ve kendi kısa yazısında (22 Kasım 2023) Oral Çalışlar, kitabın nirengi konularına bir kez daha işaret ediyor.

Hakkaniyetli değerlendirme

Sosyalist camianın ayrıksı örgütü olarak tanınan Aydınlık Grubu'na dair genel medyada, siyasi grup mecralarında ve kişisel olarak yazılan çizilen belki çok şey var. Ancak, içeriden, ciddi ve belge ağırlığına sahip yayınların fazla olmadığı biliniyor. Bu bakımdan, 1968'in gençlik liderlerinden olup, kuruluşundan beri Aydınlık Grubu'nda yöneticilik yapan, günlük Aydınlık Gazetesi'ni yöneten Çalışlar'ın yazdıkları, dönemi ve bu geleneği araştıranlar, anlamak isteyenler, Solun tarihine ilgi duyanlar için okunmadan geçilemeyecek, belgesel kıvamında bir kitap.

Çalışlar, artık içinde yer almadığı Aydınlık Grubu hakkındaki değerlendirmelerinde oldukça nesnel ve hakkaniyetli davranıp, sorumluluk taşıdığı yıllara dair eleştiri ve özeleştirilerinde, son derece makul bir zeminde duruyor. Olan bitene ayna tutuyor, dönemin uluslararası gelenekten beslenen bu tipik örgüt modelini ve iç dünyasını birçok yönüyle okurun önüne seriyor. Aydınlık Grubu'nun ve sosyalist solun geçmişine ve hatalarına, örgüt merkezli duygu ve düşüncelere kendini kaptırmadan, ideolojik kalıplara takılmadan bakıyor. İnsani olanın, doğru olanın, zamana uygun olanın hakkını veriyor ve yanlış olanın adını koymaktan sakınmıyor.

Halkın Yolu, Aydınlık Grubu’na niye katıldı?

Aydınlık Grubu 1970'lerin ikinci yarısında "Devrimcilerin Birliğini" savunuyor, okullarda ve mahallelerdeki ideolojik ve siyasi "işgallere" karşı çıkarak ve silahlı çatışmalara tavır alıp dışında durmaya çalışıyordu. Uluslararası planda da Mao ve Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) ideolojik ve politik hattını savunuyordu. SSCB'yi (dönemin Rusya'sını) emperyalist olarak görüp, Türkiye'nin işgal tehdidi altında olduğunu ileri sürüyor ve onu baş düşman ilan ediyordu. Bütün bunlara güçlü bir yayın faaliyeti de eşlik ediyordu. Bu doğrultudaki faaliyetler, aktiviteler kimi sosyalist kesimleri ciddi şekilde etkiliyordu.

Bunlardan biri olan, benim de içerisinde yer aldığım Halkın Yolu grubu (Militan Gençlik), Mahir Çayan'ın kurucularından olduğu THKP-C (Dev-Genç) grubundan kopmuştu. Örgütü halktan kopuk olarak nitelemiş, Kızıldere Olayı'nı bir macera olarak görüp, "İntihar Eylemi" olarak tanımlamıştı. "Şehir gerillası" olarak ifade edilen silahlı mücadele anlayışını tasvip etmiyordu. Militan ve atak bir yapılanması olmasına karşın, Türkiye'de o yıllarda yaşanmakta olan iç siyasal kamplaşmanın ve iç savaş boyutuna varan silahlı çatışmaların devrimcilere ağır bir yenilgi getireceğini ileri sürüyordu. Uluslararası planda ise Mao'nun ve Enver Hoca Arnavutluğu'nun görüşlerine yakınlık duyuyordu.

Bu nedenlerle, Aydınlık Grubu’nun "Devrimcilerin Birliği" çağrısına kayıtsız kalmamış ve 1 Mayıs 1977 Taksim Katliamı sonrasında, içindeki bazı itirazlara rağmen, 1 Mayıs 1978 itibariyle de Halkın Yolu Gazetesi'ni kapatıp, Aydınlık Grubu'na ve TİKP'e (Türkiye İşçi Köylü Partisi) katılma kararı aldı.

Bunları anlatmamın sebebi, Halkın Yolu grubunun TİKP'e katılmasının ardından yaşanan ve günler boyu süren, mahkeme benzeri "Özeleştiri Toplantıları"nı aktarmak içindir. Bu son derece ilginç, ama o derecede de ibret verici olayı, daha önce Belgin Demirer'in röportajlar olarak hazırladığı 'ÖDP Kendini Anlatıyor' isimli kitapta açıklamıştım (Güncel Yayıncılık, 2. Baskı, 1996, s. 23-26).

Özeleştiri Mahkemesi

Halkın Yolu grubu, Aydınlık Grubu’na kıyasla, kitle tabanı itibariyle biraz daha büyük bir gruptu. Katılma kararı alınınca, herhalde Aydınlık Grubu "Şimdi bu kadar insanı bünyemizde fikren nasıl eriteceğiz" diye bir sorun yaşamış ve muhtelif yollar aramış olmalı. "Kendi ideolojik, politik ve kültürel kalıbına sokmak" diye tanımlayabileceğimiz, farklı kimliği eritme yolu bulunmuş, İstanbul’da, günler boyu sürecek, bir nev'i "Özeleştiri Mahkemeleri" kurulmuş ve işe beklenebileceği gibi, Halkın Yolu'nun lider kadrosundan başlanmıştı.

Sahne şöyleydi: Salonun bir ucunda Aydınlık grubunun lideri Doğu Perinçek ve önde gelen yöneticilerinden iki kişi bir masada oturuyor. Salonun karşı tarafında ağırlığını bu grubun üyelerinin teşkil ettiği bir izleyici topluluğu bulunuyor. Özeleştiri verme sırası gelen Halkın Yolu yöneticisi adı duyurulunca masanın önüne geliyor ve masadaki liderin bir girizgâhından sonra kendisine yöneltilen soruları cevaplamaya başlıyor.

Bırakın soruları, bu sahnenin kendisi bile çok korkunç ve aşağılayıcıydı. Masada tek ve yegâne doğrunun temsilcileri, salonun öte tarafında onların üyeleri ve siz de önlerinde duruyor ve geçmiş dönemdeki politikalarınız nedeniyle, bir nev'i sanık gibi hesap veriyorsunuz. Lider ve kadro konumunda birçok insan bu uygulamanın muhatabı oldu.

Bu özeleştiri toplantıları birleşme, birbirine fikren ve fiziken güç katma, ortak mücadelede omuz omuza olmanın güvenini ve iklimini yaratma değil, katılanın kimliğini ve kişiliğini ezerek, aşağılayarak diğerinin hegemonik yapısı içerisinde eritip yok etme operasyonu gibiydi.

Sorulan sorulara ve yanıtlara gelince, çoğu suçlayıcı nitelikte olan sorulara verilen cevaplar tabii ki çoğu zaman umdukları gibi olmuyor ve masadaki heyet tarafından tatmin edici bulunmuyor ve tepkiyle karşılanıyordu. Konunun etrafında dolaşan yeni sorular geliyor ve özeleştiri verenden direnç anlamına gelen yanıtlar sözkonusu olduğunda, masanın aşağılayıcı söylemleri, oturduğu yerden zıplayan izleyicilerin coşkulu ve hükümran itirazları birbirini izliyordu.

Özeleştirisi kabul edilmeyenler, tekrarı istenenler, ara verilenler, hatta "Biraz daha düşün de gel" denilenler oldu. İstanbul örgütünün üyeleri günlerce bu özeleştiri seanslarının sözü ve söylentileriyle yatıp kalktılar.

Katılma sürecinin bir aşamasında, özeleştirisi beğenilmeyenlerden bazıları, İstanbul'da üniversite eğitimi görmek için yıllar önce terk ettikleri taşranın öteki ucundaki memleketlerine, kitle çalışması yapmak üzere gönderildiler.

Bir yandan "Devrimcileri Birliği" çağrısında bulunup, diğer yandan farklı olanın ideolojik, politik ve kültürel kimliğini ezme, aşağılama ve yok etme, Sovyetik partiler ve ÇKP (Çin Komünist Partisi) gibi modeller dikkate alınınca şaşırtıcı değildi. Özeleştiri mahkemelerinin ise Stalin döneminin ünlü Moskova Duruşmaları'ndan esinlenmiş olması yüksek bir ihtimaldi.

Sevgili Oral Çalışlar'ın '68 İsyan Günleri' kitabı bana bir kez daha bunları hatırlattı.

(Serbestiyet)

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00