Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik

Atilla Aytemur

06-01-2022 02:34

Saffet Uygur'u 1990'ların başında, "sol'un birliği" için yürüttüğümüz çalışmalarda tanıdım. Aynı ideolojik ve politik hedeflerde buluşmanın ötesinde, içten bir dostluk ve arkadaşlık yaşadık geride bıraktığımız otuz yılda. Her çevreden insanla dostane, dayanışmacı ve dayanıklı ilişkiler kurmayı hayatının temel düsturu edinmiş ender bir insanı yitirdik.

Sözü yoldaşı Çağatay Anadol'a bırakıyorum:

Birkaç gün evvel bir kalp ameliyatı geçirince yüreğimiz ağzımıza gelmiş ve iyilik haberlerini alabilmek için kulağımız kirişte beklemeye başlamıştık. Ama maalesef kötü haber geldi, yeni yılın üçüncü gününde Saffet Uygur'u kaybettik. Türkiye'de az rastlanan bir insan tipolojisinin örneklerindendi. Tam bir halk adamı ve müthiş bir örgütçüydü. Ona her görevi gönül rahatlığıyla emanet edebilirdiniz. İktidar hayalleri görmedik ama, eğer iktidar olsak herhangi bir bakanlığı parmağında çevirecek "altın elli" bir adamdı Saffet.

1966'da Trabzon Orman Tekniker Okulu'nu bitirip Orman Genel Müdürlüğü'nde çalışmaya başlamıştı. Giresun Orman idaresindeki arkadaşlarıyla birlikte yoksul orman köylülerinin, orman işçilerinin sorunlarıyla ilgilenmeye başlamış, kendi deyimiyle "Kır yoksullarını kendine dert edinmişti". Merkezi Giresun olmak üzere Orman Köylüleri Derneği'ni kuranlardandı. Bu derneğin Edirne'den Kars'a, Zonguldak'tan Antalya'ya kadar birçok şubesi açılmıştı. Orman işçilerinin SSK kapsamına alınması ve sendika kurma hakkına kavuşmasıydı başlıca hedefleri. Bana yazmasını istediğim biyografisinde şöyle demişti: "Giresun devrimcileri adıyla toplanıyor, hızlı kararlar alıyor, fırın ve inşaat işçilerinin bile sendikal örgütlenmesi için çalışıyorduk. Bir yandan da TSİP kuruluş sürecini izliyorduk."

Bu çabaları çalıştığı kurumun dikkatini çekince de Birinci MC (Milliyetçi Cephe) iktidarı sırasında Eskişehir'e sürgün edildi. Bu sürgün Saffet'in hayatında çok önemli bir dönüm noktası olacak, onu Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP) Eskişehir İl Örgütü'yle buluşturacaktı. Sol hareketteki bölünme ve fraksiyonlaşmaya duyduğu tepkiyle birlikçi politikalara ihtiyaç olduğu düşüncesindeydi.

Sözü şimdi ona, Saffet’e bırakıyorum:

Kitle, İlke ve Gerçek okuru olarak yaşadığım bu süreçteki gelişmeler ve solun birliği, sosyalist hareketin birliği konularındaki TSİP yayınları beni iflah olmaz bir 'birlikçi' yapmıştı. Birlikten başka bir yol ile başarı sağlanamayacağına göre sosyalist hareketin birliğini kararlı bir politika ile ve samimiyetle savunan TSİP'e katılmak en doğru tutum olabilirdi. DOST Kitabevi'nde Nermi Bodur ve Ethem Kiper ile karşılaşmam kararımı kolaylaştırdı. TSİP'e üye oldum.

TSİP üyeleri arasındaki hiyerarşik olmayan dostane ilişkilerden de etkilendim. Eskişehir'e gelir gelmez üyesi olduğum Halkevi'nin seçimleri vardı... Partide alınan karar gereğince seçimlere girdik ve kazandık. 27 yaşımla, üyeler arasında en yaşlısı olduğum için beni başkan yapmak istiyorlardı. Ancak ben buna itiraz ediyordum.

Tesadüfen o günlerde Eskişehir'’e gelen Ahmet Kaçmaz bu itirazımın sebebini sorunca "Halkevi'ne yeni girdim, evvelce de hiçbir yerde başkanlık yapmadım, tecrübem yok," dedim. "Ben de evvelce hiç parti başkanlığı yapmamıştım, ama kabul ettirdiler," diyerek beni ikna etti.

Partide daha çok Halkevi organında çalıştım. Kısa süre içinde Eskişehir'in en etkili kitle örgütü olduk. Oda tiyatrosu, çocuk korosu, kadınlar korosu, Türk halk müziği korosu kurduk. TÖB-DER'deki demokratik merkeziyetçi arkadaşlarımız Halkevi'ni yıldızlaştırdılar. Hem Eskişehir'in hem bölgenin kültürel merkezi olduk. Bazı köylerde halkodaları bile kurduk. Brecht'in Carrar Ananın Silahları adlı oyununu merkezde ve çevre illerde 47 kez oynadık.

Halkevi'nin TSİP yönetiminde olduğunu herkes biliyordu, ancak biz Halkevi'ni asla bir yan örgüt gibi çalıştırmadık. Sokaklarda afiş, yazılama yapmadık, bildiri dağıtmadık. 'Emperyalist kültüre, yoz burjuva kültürü ve şovenizme karşı, ilerici halk kültürünü geliştirmek' ilkesiyle hareket ettik.

12 Eylül döneminde Kırka Beldesi belediye olunca, vaktiyle orada kurduğumuz Halkodası yöneticileri, belediye meclis üyesi ve il genel meclisi üyesi oldular. Halen Odunpazarı Belediye Başkanı olan Kazım Kurt da TSİP'li idi ve daha sonra Halkevi başkanlığı da yapmıştı. Demokratik güç birliği alanında en başarılı adımlar Eskişehir'de atıldı...

Merkezi Eskişehir'de olan 52 bin ortaklı Pankobirlik (Pancar Üreticileri Kooperatifi) seçimlerinde eski yönetimi devirdik, ancak bakanlık müdahalesi ile seçimler iptal edildi. Ünlü Doğançayır köyünde kooperatif seçimlerini TSİP olarak kazandık...

Ocak 1980'de parti kararıyla Bursa'ya gönderildim. Parti kontrolündeki Köy-Koop'ta pazarlama müdürü olarak, partide de il sekreteri olarak göreve başladım. Aynı süreçte kurduğumuz ve genel başkanı Ahmet Melek olan Köylü Birliği'nin de genel sekreteri seçildim.

Bursa'da 12 Eylül darbesine kadar çok yoğun bir köylü çalışması yapıldı. Âdeta işçi-köylü ittifakının deney alanı oldu Bursa. Kent içinde halk mağazaları kuruluşu, tüketim kooperatiflerine aracısız ürün temini, TOFAŞ ve RENAULT grevleriyle dayanışma, Sovyetler Birliği'ne başta soğan olmak üzere tarım ürünü ihracı, tatlı su kerevitinin Avrupa'daki müşterilere aracısız ulaştırılması için Fransa Kooperatifler Birliği ile işbirliği ve Romanya Üniversal traktörlerinin üretici köylüye ucuz fiyatla temini gibi konularda ciddi adımlar atıldı. Özellikle köylülerin, devam eden Maden-İş grevlerini, TOFAŞ ve RENAULT grevlerini desteklemesi için parti olarak yoğun bir faaliyet yürüttük. Köylülerin kendi ürünlerini traktörlerle grev çadırlarına dayanışma amaçlı taşımaları, zaman zaman ürün yüklü traktör konvoyu oluşturulması ve grev çadırları önündeki canlı buluşmalar Bursa'da ses getiren eylemler oldu.

Yine Bursa'da TÖB-DER, TÜTED, TÜS-DER, TÜM-DER üyelerinin, başta yakacak odun olmak üzere birçok temel gıda ihtiyacının aracısız temini için başlatılan çalışma da kayda değer bir dayanışma örneği idi.

Eskişehir'de Halkevi, Bursa'da Köy-Koop TSİP'in topluma açık yüzü olmuştu. Bu yüzden 12 Eylül yönetimi daha ilk günden bu örgütleri kapattı. Aradan geçen bunca zaman sonra bile hem Bursa hem Eskişehir köylülerinin sitemleriyle karşılaşıyoruz. "Bizi bırakıp gittiniz, hayırsızlar," diyorlardı.

Arada belirtmeliyim ki, orta dereceli bir okul mezunu olarak kamuda çalışırken aynı zamanda yüksekokula devam ediyordum. Şişli Siyasal Bilimler Yüksek Okulu öğrenciliğim nedeniyle askerliğim de ertelenmişti. Askerlik sıram tam da 12 Eylül günlerine denk geldi ve tabii ki gitmedim. 12 Eylül'e asker kaçağı olarak girdim.

Bir askeri darbenin eli kulağında olduğu tespitiyle parti daha bir yıl öncesinden hazırlıklara başlamıştı. Birçok kadro, yer ve iş değiştiriyordu. Muhtemel bir darbeden sonra hangi ilde, hangi telefonla ve kiminle buluşacağımı daha mart ayında Yalçın Ağabey tebliğ etmişti...

1981 sonlarında İstanbul'a taşınarak yeni koşullarda illegal çalışma dönemim başladı. İstanbul'a taşınınca Müjgan da öğretmenlikten ayrılarak, konspirasyon kurallarına uygun olarak oğlumuz Barış'la Eskişehir'den İstanbul'a geldi. İstanbul'da parti avukatlarıyla birlikte adli süreçleri takip eden organda çalışmaya başladık.

Kısa süre sonra, 12 Eylül Kenan Evren Anayasası'na karşı kampanya başladı. Bu kampanyayı Bakırköy bölgesinde çok özenli yürüttük. Postanelerin riskli olacağını küçük bir uygulama ile tespit edince, o zamanlar mahalle aralarında çokça bulunan posta kutularına yöneldik. Polis, posta kutularıyla bildiri dağıtımını da öğrenmiş olmalı ki Müjgan ile Barış, Haznedar'da bu dağıtımda yakalanmaktan tesadüfen kurtuldular. O günlerde bu olay illegal Gerçek gazetesinde 'Posta Kutularına Gözaltı' başlığı ile verildi.

Az sayıda gelen Gerçek gazetesini Hrant Dink'in Beyaz Adam kitabevinde çoğaltarak dağıtıyorduk. 12 Eylül hukukuna göre yapılan gözaltılar, tutuklamalar ve yargılamalar parti organımız tarafından büyük bir sorumlulukla takip edildi. Avukatlar vasıtasıyla davaların izlenmesi, geride kalan tutuklu aileleriyle dayanışma işi çok koordineli yürütüldü. İçerideki tutuklular ve dışarıdaki yakınlarına maddi desteği de kapsayan yardımlar yapıldı. Özellikle 'Anayasaya Hayır' kampanyasında tutuklanan arkadaşlarımıza yönelik işkenceleri kamuoyuna duyurmamız dışarıda çok etkili oldu.

Yeni dönemde yeni koşullarda birlik görüşmeleri yurtiçinde ve yurtdışında devam ederken İstanbul 3. bölgede de Bakırköy merkezli ve yerel düzeyde, sosyalistlerin birliğini gözeten çalışmalar yürütüldü. Ermeniler ve Süryanilerle de çok sıcak ilişkiler geliştirildi. Süryani Önder Kenan Kerim ve Hrant Dink tüm sosyalist birlik çalışmalarına omuz verdiler.

Yarı legal çalışmalara geçtikten sonra TSİP'in büyük kongresi hazırlıkları döneminde, Eskişehir örgütünü kongreye hazırlama görevini üstlendim...

TSİP Kongresi Beşiktaş'ta Anıl Düğün Salonu'nda toplandı. Kongreye il ve bölge örgütlerinden yeterli katılım oldu. Kongre, Türkiye sosyalist hareketinin bilinen, saygın isimlerinin tanıklığında yapıldı. Divan heyetinde yer aldığım kongre, 12 Eylül faşizminden gün ışığına çıkışın ilk yarı-yasal kongresi olmuştu.

Kongre, TSİP'in kuruluş ilkelerine ve 1974'ten beri legal ve illegal düzeyde sürdürdüğü mücadele pratiğine uygun bir kararla sonuçlandı ve bu kongre kararıyla TSİP kendini Türkiye sosyalist hareketine emanet etti. Âdeta oybirliğine yakın bir çoğunlukla bu karar bir fesih kararı değil, daha geniş birliklere katılmak için alınan onurlu bir karar olarak not edildi. Ve hemen SBP çalışmaları başladı.

Bakırköy'de ilk SBP toplantısı 170 kişiyle yapıldı. ÖDP'ye kadar giden süreçte TSİP'liler parti birliklerinin en yetenekli, en özverili kadroları oldu. HDP içinde de TSİP kadrolarının saygıdeğer bir yeri varsa, daha ilk günden beri savunulan 'solun her düzeyde birliği' ilkesinin etkisinin boyutları anlaşılır.

Bir sosyalist ve bir insan olarak Saffet'in yüreğimizdeki yeri daima bizimle olacak!

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00