Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı'

Atilla Aytemur

28-02-2020 03:05

Ömer Faruk’un 6:45 Yayınları'ndan geçtiğimiz Ekim ayında çıkan son deneme kitabı Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı'nı okumuş ve hakkında düşüncelerimi yazmak istemiştim. Yeni yıl, ufak tefek rahatsızlıklar filan derken, araya aylar girdi.

Ömer Faruk, yazın dünyasıyla haşır neşir olmuş bir yazar. Dergilerde çok sayıda değerlendirmeleri yayımlandı ve ödüller aldı. Sorunlara felsefi bir düzlemden yaklaşan kitaplar yazmaya Ayrıntı Yayınevi'nin genel yayın yönetmenliğini bıraktıktan sonra başladı. Önceki kitapları ise Yarabıçak ve Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği.

Aşk ve Ereksiyon Aşk’ı Spinoza’nın felsefesi üzerine çalışan ender isimlerden biri olan Çetin Balanuye'nin dikkat çekici bir değerlendirmesine yer vererek okuyucuyu konuya hazırlıyor.

Balanuye, aşkla bizi kuşatan zincirleme temsil ilişkilerinin ürettiği sonuç üzerinden düşüncelerini sergileyerek, "Kuşkusuz; sanatlar, edebiyat, şiir ya da en genel ölçüyle kültür tam da bu temsil oyununun eseridir. Ne var ki, tüm kandırılmalarımız, zayıflıklarımız ya da yenilgilerimizin arkasında da aynı temsil oyunu vardır... Temsil, temsil edileni bozar!" diyor. Bu kapsamda oluşmuş fesat birliğine karşı, Ömer Faruk’un Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı'nda "...bir direniş örgütlemeye kalktığını, bunun da 'Aşk' olduğunu" ileri sürüyor (s. 11).

Ömer Faruk’un bu son kitabında, öncekilerde az çok izlerini gördüğümüz biçim tercihi devam ediyor ve fikirleri dört ana mecrada akıyor.

Birincisi asıl metin: Aşk ve onu bugün ve dünde kuşatan şartlara, oradan türeyen norm ve kurumlara dair düşünlerini tartışmaya çalıştığı ana mecra olarak önümüze geliyor. Bütün yan tartışmalara dair atıfları da bu ana metinde görüyoruz.

İkincisi en az ana metin hacminde olan numaralandırılmış "Fısıltılar". Ömer Faruk yüksek sesin hüküm, hiyerarşi ve tahakküm içerdiğini düşünerek bütün fikirlerini ifade ederken fısıltıyı tercih ediyor. Bu bakımdan okuyucunun asla göz ardı etmemesi gereken, onun tezlerin sergilendiği en önemli mecra Fısıltı'lar.

Konu konuyu, soru soruyu açarmış. Bu kitabın okunmasında bizi kendine çeken, zihinleri kurcalayan art arda sıralanmış soru bölümleri de var. Yani, üçüncü mecrayı sorular oluşturuyor: Bireyleri, aşkı ve onları kuşatan ilişkileri, düzeni ve dünyayı ve masum ve şeytani, hatta anarşizan sorularla kurcalayan; tartışmayı saçaklandırıp kafaları allak bullak eden bir mecra. Takdir edersiniz ki, onca çetrefil soruya hakkıyla cevap verebilmek kolay değil. Ömer Faruk üstesinden gelmeye çalışıyor.

Dördüncüsü, alıntı ve dip notlar: Ömer Faruk, kitabını hazırlarken bir hayli kitap ve kaynak karıştırmış, bu belli. Dipnotlar neredeyse ana metin hacminde ve hatta içerik itibariyle onunla yarışıyor. Atıflar ana metinle sınırlı kalmayıp, örneğin Fısıltılar'a da usulca sızmış.

Kitap tam bitiyor derken, önümüze kendi çapında konu sergileyen ve anlam üreten "Meraklısı için notlar..." geliyor. Kitabın hazırlanma sürecine dair bazı anekdotlar, okuyana tavsiyeler, taslakları okuyup katkıda bulunanlar, ana metne sığmayan kimi fikirler ve alt sorunlar okuyucuya sunuluyor.

Klasik kitap formatına alışmış olanlar için böyle aynı anda dört, hatta beş mecrada birden akan ve bir denemenin okunması sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. İnsanı dağıtması işten bile değil. Anladığım kadarıyla Ömer Faruk bu tarzı adıyla birlikte anılıncaya kadar sürdürmeye kararlı.

Kitaba konu olan Aşk'a gelince, Ömer Faruk tartışmayı, "İnsanlık binlerce yıl süren uzun yürüyüşünde uzaya gitti, uçak gemileri yaptı, görüntülü cep telefonları kullanmaya başladı, devasa gökdelenler dikti, nükleer bombalar tasarladı, üçboyutlu filmler çekti; peki Aşk'ta ne yaptı? Teknolojide ulaştığı gelişmelere Aşk’ta da ulaştı mı? İnsanlık kadar köklü bir geçmişi olan Aşk ne durumda?” gibi oldukça ağır sorularla başlatıyor.

Bu sorulardan da anlaşılacağı gibi bu denemede Ömer Faruk Aşk’ı alışılmış algıların dışında, güçlü ideoloji, zihniyet ve düzen eleştirileri eşliğinde ele alıyor.

İlk önce Aşk’ın mekân ve mekân ötesi bağlamlarını güçlü eleştiriler eşliğinde ele alıp, insanlığın tarihsel serüvenindeki yerini sorguluyor. Bu çerçevede mekâna ve inşasına özel bir yer veriyor. İlk insanların sığınma amaçlı oluşturdukları derme çatma mekânlarından bugüne uzanan bir değerlendirmeye girişiyor. Günümüz kapitalizminin mekân dayatmalarına ve zamanın ruhunu yansıtan modern hapishanelerimiz gökdelenlerin konumuna ve temsil ettiği değerlere ve yaşam normlarına karşı şerhini düşüyor; Aşk'ın filizlenme, serpilme imkânı, kapasite ve güçlüklerini, bu süreçten beslenen hikâyesini, karşı düşünce ve tasavvurlarını, başka bazı fikir insanlarından da esinlenerek "yok-yer" kavramı etrafında ele alıyor.

Ömer Faruk, insanın mekânla ilişkisini Aşk etrafında değerlendirirken konuyu doğal olarak özel alan-kamusal alan çatışmasına getiriyor. Elbette ele alınan yine kent ve mimari tercihler. Kentlerin Aşk'a ve insana neden dar geldiğini tartışıyor. Kamunun bütün enerjisiyle kent rantının üzerinden bir yaşam modeli inşa etmeye çalışanlara hizmet edişini öne çıkarıp, yaklaşımını şöyle belirtiyor:

"Birbirinin özelliklerini barındıran kamusal alan ve özel alan mekânların kesişme oranı o şehrin 'başkasının acısından haz duyan' ya da 'başkasının varlığından haz duyan' karakterini ortaya çıkarır. Kafe, kulüp, dernek, sinema, tiyatro, dans ve spor salonları, kütüphaneler, bostanlar, konser salonları, miting meydanları, temiz hava, plajlar, atölyeler, yürüme ve bisiklet yolları, trafiğe kapatılmış mahalleler, barınma ve sağlık evleri, botanik bahçeleri, çeşmelerinden akan temiz su, her mahallelinin katıldığı mahalle meclisleri, kuşların ve sincapların yaşadığı büyük parklar, mahalle evlerinde pişen ücretsiz yemekler, kaldırımların araçlara ayrılan alanlardan daha geniş olması, çocuklar için tasarlanmış park, oyun ve hobi alanları, şehrin bütün avantajlarına engellilerin erişebilir olması, festivaller ve karnavallar, deniz kıyılarının, nehir kenarlarının, dağların ve gökyüzünün tüm şehir sakinlerine ait ve açık olması... gibi kamusal ve özel alanın kesiştiği mekânların varlığı ve tasarım özellikleri o şehrin başkasının acısından mı yoksa varlığından mı haz duyduğunu gösterir" diyor (s. 55-56).

Ömer Faruk geniş bir konu yelpazesi içinde Aşk'ı ve değişik hallerini itiraz ve eleştiri mevziinden irdelemeyi, devam eden sayfalarda da sürdürüyor. Bana kalırsa asıl sözünü 94. Fısıltı'da söylüyor.

"Başkasının varlığından haz duyarak düşünceye hükmeden haysiyet sahibi, yok-yer sakini âşık gökdelen yapmaz, gökdelen yaptırmaz; nara atmaz, nara dinlemez; emir almaz, emir vermez; boyun eğmez, boyun eğdirmez; secde etmez, secde ettirmez; hayvanlara tasma takmaz, tasma taktırmaz; âşık olmadan çocuk yapmaz, yapılmasını desteklemez; bir tür olarak farkını başkasının acısından haz duyarak değil, fısıltıdan ve aşktan yana olarak içeriklendirir..." (s. 216).

Ömer Faruk Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı'nda düşünceleri mümkün olduğu kadar zamana dayanıklı bir muhtevayla ifade etmeye çalışmış. Daha çok da devlet ve tahakküm ilişkileri üzerinden Aşk'ın sokulmaya çalışıldığı cendereye ve uğradığı deformasyona karşı duruşunu ifade etmiş.

Şüphesiz inanç, etnisite, coğrafya, sınıf ve kültür farklılaşmaları bağlamında Aşk'ın insanlık tarihi boyunca başına gelenleri de bu kitapta aramak fazla olacaktı. Benim de sorularım bunlar olsun. Umuyorum ileriki günlerde sözkonusu fay hatlarında Aşk'ın aldığı içeriği, biçimi, hırpalanma ve imkânsızlık hikâyelerini ve direnme yollarını bu kitaptaki bağlam içinde Ömer Faruk ya da başka yazarlardan okuruz.

(Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı, Ömer Faruk, 6:45 Yayınları-İstanbul, Ekim-2019, 263 syf.)

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00