Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti

Atilla Aytemur

20-12-2019 18:59

Günlerdir Ordu'da genç balerin Ceren Özdemir'i vahşice bıçaklayıp öldüren katilin kabarık suç dosyasıyla nasıl açık cezaevine gönderilip oradan da elini kolunu sallayarak kaçabildiğini tartışıyoruz. Bu sırada Düzce İl Milli Eğitim Müdürü Murat Yiğit ortaya atılıp, "Ama olayın da çok değişik boyutları var. Dolayısıyla, yani bizim çocuklarımızı her yönüyle iyi yetiştirmemiz gerekiyor" deyiveriyor.

Padişahlığı geride bırakalı hayli uzun zaman oldu. Cumhuriyet’in kuruluşunun 96. yılını geçtiğimiz haftalarda idrak ettik. Lakin, kulluktan aynı anayasaya ve hukuka tabi, özgür ve eşit yurttaşlığa geçtiğimizi idrak edemeyenlerin de bir hayli fazla olduğu görülüyor.

Bu idraksizlik durumuna kendi halinde yurttaşlar arasında rastlamamız pek sorun olmadığı gibi, düzelmesi için belki biraz daha bekleyebiliriz.

Ama bu idraksizlik Türkiye’nin dört bir yanında ve her Allahın günü, kamu yöneticileri ve görevlilerinde görülünce, düzeltilmeye muhtaç büyük bir sorun karşısında olduğumuz ortaya çıkıyor.

Lafı uzatmayayım; kamuda görev alıp altına bir koltuk çekenlerin önemli bir bölümü, kendilerini bir şey sanıyor. Bir cumhuriyette, yasalar ve kurumlar karşısında bütün yurttaşların eşit olduğu bir ülkede yaşadıklarını unutup kendilerine bir nevi kulluk edilmesini bekliyor ve istiyorlar.

Yurttaşı kul olarak görmek

Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık, “Biz milletin efendisi değil, hizmetkârıyız” diyor; ama kamu ve yerel yönetim bürokrasisinde bunun fazla bir yankı uyandırmadığı görülüyor.

Bu bürokratlar yetki alanlarını sultanlık toprağı, oturdukları koltuğu da padişahlık ya da vezirlik makamı sanıyorlar. Eh, bu durumda vatandaşın payına da kulluk düşüyor.

Zihniyetleri zamanın gerisinde kalmış nice kamu yetkilisinin devr-i iktidarında keyfilik, ideolojik ve politik zorlama, kişisel inanç ve ahlak ölçülerini dayatma, anayasa ve yasaları ihlâl, vicdanı ve insan haklarını kapı dışında bırakma halleri, yıllardır normalimiz haline gelmiş durumda.

Durumun yalnızca bu dönemin iktidarına mahsus olduğunu da söyleyemeyiz. 

Açıkçası devlet kadrolarının zihniyetinde ciddi bir değişikliğe ve bunun için de zamanımızın değerlerini ve normlarını içeren, eğitici yönü yüksek, kapsamlı bir kamu reformuna ihtiyaç duyuluyor.

Son günlerde yaşadıklarımızdan aşağıda vereceğim örnekler, aslında fazla söze gerek bırakmıyor.

Ceren katledilirken ne diyor bu müdür!

Günlerdir Ordu’da korkunç bir cinayete kurban giden genç balerin Ceren Özdemir’i konuşuyor ve bu vahşeti gerçekleştiren katilin kabarık suç dosyasıyla nasıl açık cezaevine gönderilip oradan da elini kolunu sallayarak kaçabildiğini tartışıyoruz.

Psikopat katilin hayatında hiç görmediği bir genç kızı, yani Ceren’i evinin kapısında sıkıştırıp sayısız bıçak darbesiyle öldürmesi, başta ailesi ve Ordulular olmak üzere bütün Türkiye’yi yasa boğuyor. Vicdan ve sağduyu sahibi bütün vatandaşlar infial halinde.

Bu sırada Düzce İl Milli Eğitim Müdürü Murat Yiğit ortaya atılıp “Ama olayın da çok değişik boyutları var. Dolayısıyla yani bizim çocuklarımızı her yönüyle iyi yetiştirmemiz gerekiyor” deyiveriyor.

Koca bir ilin eğitimini böyle bir zihniyete teslim etmişiz.

Konya Valisi kendini ne sanıyor acaba?

Eğitimin en büyük gücü öğretmenler; çocuklarımızı ellerine teslim ettiğimiz bu seçkin insanları yılda bir gün, 24 Kasım’da hatırlıyoruz.

Onları mesleğe hazırlayan kurum ve imkânların pek yeterli olmadığının, çalışma ve yaşam koşullarının dünya standartlarının çok altında olduğunun da farkındayız.

Bu eksiklik ve yetersizlikler yılda bir kutlanan Öğretmenler Günü'nde söylenen birkaç gönül alıcı sözle, bir süre için de olsa unutturulmak isteniyor.

Geride bıraktığımız 24 Kasım’da Konya Valisi kürsüye çıkmış öğretmenlerimizi kutlayacakken, gözü bir kişinin bacak bacak üzerine atmış oturmasına takılıyor ve "Birader sen öğretmen misin? Öğretmen gibi otur da bir görelim. Allah Allah!” şeklinde bir höykürme ile bu önemli güne giriş yapıyor.

Uyardığı kişinin bir gazetenin muhabiri olduğu anlaşılınca da “Kızdığım kişi muhabirmiş. Öğretmen olsa da olmasa da bu tip oturuş uygun görülmez” diyerek kendini savunmaya çalışıyor.

Bir elinde mezura, diğer elinde makas!

Madem eğitim alanından girdik, oradan devam edelim:

Biliyorsunuz, “Kıyafet Devrimi” filân yapmış bir memleketiz. Hal böyleyken, giyim kuşam konusunda kimseyi kendi tercihiyle baş başa bırakmayıp, hayatı birbirine zehir etmiş bir milletiz. Resmi kurumlarda yönetmelikler, kamusal alanda gelenek ve görenekler, ahlâkı, inancı ve kıyafeti farklı olanı dövmek için elimize aldığımız bir tür silah olmuş.

Başörtüsü meydan muharebesinden yara bere içinde çıkıp, bir nebze barış ve huzura kavuşalı şunun şurasında birkaç yıl oldu.

Ama bu kavgaya daha doyamayanların olduğu görülüyor. Türkiye’nin bir ucunda, Siirt’in Kurtalan Anadolu Lisesi’nde Fersende Karataş isimli müdür, bir elinde mezura, diğer elinde makas, kız öğrencilerin etek ve pantolon boyu ile saç uzunluklarının peşine düşmüş.

Yardımcısı Melek Misal Ceylan da bu ulvi eğitim hizmetinde hocayı yalnız bırakmamış.

Ders zamanında bir odaya çekilen öğrencilere yapılanlar “ölçüm” işleminden ibret değil; psikolojik şiddet, hakaret, aşağılama ve rencide etme de bu çalışmaya eşlik ediyor. Eğitim dışı bu uygulamaya biraz itiraz edip hak ve hukukunu savunmaya yeltenenler ise iyice örseleniyor.

Olayı yakından takip eden bir gazetecinin durumu hem kamuoyuna duyurması, hem de Milli Eğitim Bakanı’nı haberdar etmesi üzerine, Siirt Valiliği inceleme ve soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Selam düşkünü belediye başkan yardımcısı

Kibirli, egosu tavan yapmış ve işgüzar yöneticilere yalnızca devlet kurumlarında rastlamıyoruz. Yerel yönetimlerde de yeterince olduğu görülüyor. İstanbul Güngören Belediyesini son seçimde de AK Parti aldı. Ne yazık ki bu belediye yaptığı hizmetlerin yüksek kalitesiyle değil, bir personele reva görülen inanılmaz bir davranışla kamuoyunun gündemine girdi.

Belediye Başkan Yardımcısı Veysel İpekçi, aynı belediyede şoför olarak görev yapan bir çalışana, kendisini görünce ayağa kalkıp selâm vermediği gerekçesiyle, bütün gün tuvalet önünde bir sandalyede oturma ve kendisi oraya gidip geldikçe ayağa kalkarak selâm verme cezası veriyor.

Olayın görüntüleri sosyal medyaya yansıyıp tepkiler oluşunca da Belediye Başkanı Bünyamin Demir, başkan yardımcısının istifasını alıp basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuruyor; belediye çalışanları ve ilçe halkından özür diliyor. 

AK Parti merkez yönetimi de bu ağır hukuk ve insan hakları ihlâlini ve aşağılayıcı tavrı kınayıp üzüntülerini belirtiyor ve söz konusu kişinin belediye meclisinden de istifa etmesi gerektiğinde ısrar ediyor.

Sanki tarikat ve cemaatlerden sorumlu

Son örneğimiz ise, 2018 yazında yaşanan ve kamu görevlilerinin bulundukları konumu en az diğerleri kadar tartışmalı hale getiren bir husus.

İstanbul Belediyesi’nin bir çalışanı olan Nuri Başkapan isimli bir yurttaş, devlette istihdam bakımından son dönemlerin en gözde tarikatı olduğu ileri sürülen Menzil Tarikatının yayınlarında yer alan bazı noktaları facebook  hesabında eleştiri konusu yapıyor.

Ancak bu eleştirilere tepki Sivas’tan ve umulmadık bir yerden geliyor. Sivas Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bir polis komiserinden.

Polisimizin yurttaşa davranışta hukuka uygunluk ve saygı kriterleri bakımından dünya sıralamasında yıllardır yüz ağartan bir yerde olmadığını biliyoruz.

Komiser Ahmet Aker, tanımadığı ve İstanbul’da yaşayan bir kişiden gelen Menzil Tarikatının yayınlarına yönelik eleştirileri nedense üzerine alıyor. Basın ve ahlâk yasaları gereği buraya alamayacağımız ama sıkça tanık olduğumuz küfür ve hakaretleri art arda sıralıyor.

Ama Ahmet komiser orada da durmuyor. “Azrailin olur, canını alırım” diyerek Nuri Başkapan’ı ölümle tehdit ediyor. "…Bu günkü durumu fırsat bilip tarikat ve cemaatlere saldıranların hiç birinde iyi niyet aramam. Kimin ne maksadı varsa ortaya çıkarmasını da, gereğini yapmasını da bilirim" demeyi de ihmal etmiyor.

Olay Sivas’ta mahkemeye taşınıyor ve geçtiğimiz günlerde karara bağlanıyor. Tehditten suçlu bulunan komiser altı ay hapse mahkum ediliyor. Cezayı beş aya düşüren mahkeme hüküm açıklanmasını ise erteliyor.

Elbette yukarıdakilere benzer birçok olayda idare ve yargı devreye girip sorumlulardan hesap soruyor -- ama yeterli olmadığı da ortada. Yurttaşları eğitilmeleri ve hizaya sokulmaları gereken kullar olarak görme tavrı her yerde kendini gösteriyor.

Kamu yetkilileri ve görevlilerinin, bütün yurttaşların aynı hukuka tabi, eşit hak ve özgürlüklere sahip kişiler olduklarını kabullenmelerini sağlayacak kapsamlı bir zihniyet reformuna ihtiyaç var.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00