İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş!

Atilla Aytemur

29-08-2019 21:57

Yerel yönetim birimi olarak belediyelerimizin tarihi de, sistemdeki konumunu tanımlayan, yetki ve çalışmalarının sınırını belirleyen yasası da birçok ülkeyle kıyaslayınca epey eskiye dayanıyor.

Normal şartlar altında, bunca yıllık birikime bakınca, içinde bulunduğumuz bölgenin ve insanımızın özellik ve ihtiyaçlarına uygun, evrensel yönetim ilkeleriyle tıkır tıkır işleyen yönetimlerimizin olması umulurdu. 

Böyle olmadığını biliyoruz.

Son günlerde açığa çıkan bazı olaylar, daha çok fırın ekmek yememiz gerektiğini hepimize gösterdi.

"Ele verir talkını, kendi yutar salkımı"

Malum iktidar sözcüleri ve medyası günlerdir Ekrem İmamoğlu’nun o yağmur felaketinin yaşandığı gün İstanbul’da olmayıp, Bodrum’da çocuğuyla tatil yapıyor olmasını ve görevden alınan HDP'li başkanların Kandil’e nasıl kaynak aktardığı iddiasını dillerine dolamanın bi güzel keyfini çıkarıyorlardı.

Lakin hava birden değişip tersine döndü. Valiliğe kadar yükselmiş kayyımların döneminde "kente gelen konuklara hediye veriyoruz" denilerek, belediye kasasından yüz binlerce liranın kuyumcuların kasasına yaptığı dikkat çekici seyahat; lüks ve şatafat nedeniyle oluşan olağanüstü borçlanmalar gündeme düşüverdi.

Yurttaşlar daha kuyumcu imalatı hediyelerin kabarık faturasını inceleyemeden,  bu kez iktidar yanlısı cemaat ve tarikatlarla iltisaklı anlı şanlı vakıflar tarafından İstanbul Belediyesi’nin kaynak ve imkânlarının yıllar yılı nasıl söğüşlendiği bizzat Ekrem İmamoğlu tarafından pat diye açıklanıverdi.

“Elletmeyiz”

Bazı meseleler aydınlanmaya başladı.

Hatırlanırsa, 31Mart 2019’da seçimi kazanan İmamoğlu mazbatasını alıp belediyenin kayıtlarını geriye doğru incelemek istemiş ama iktidar cenahı "elletmeyiz" diyerek, kıyamet koparmıştı.

Ak Parti konuyu milli bir mesele, belediye hesaplarını da devlet sırrı haline getirip, idari mahkeme kararıyla işlemi durdurmuştu.

Halk arasında ‘şapka düştü kel göründü’ derler ya, iktidarın o zaman ki telaş ve tedirginliğinin nedeni şimdi daha iyi anlaşılıyor. Meğer asıl amaç belediye sırlarını "niyeti bozuk olanlardan" korumak değil, iktidar yanlısı bazı vakıf ve derneklerin belediye yönetimiyle kurdukları cılkı çıkmış akçeli ilişkilerin açığa çıkmasını önleyerek, İstanbul seçmenini bir süre daha uyutma çabasıymış.

Ama korkunun ecele faydasının olmadığı ortaya çıktı.

Akla ziyan savunmalar…

Ekrem İmamoğlu, Ensar Vakfı, Önder Vakfı, Okçular Vakfı, Türgev ve Tügva, Daru'l Fünun İlahiyat vakfı, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı isimli vakıflara belediye bütçesinden yapılan yardımların artık kesildiğini ve sözleşmelerin tamamen iptal edildiğini açıkladı.

İmamoğlu’nun açıklamasına göre belediye musluğundan bu iktidar yanlısı vakıflara muhtelif gerekçelerle 357 milyon TL akmış.

Bu açıklamaya ilk itiraz, adı başka tatsız olaylara da karışan Ensar Vakfı’ndan geldi. 27 Ağustos 2019 tarihli basın açıklamalarında “…ülkenin yerli ve milli vakıflarına karşı amansız bir mücadele başlatılarak, algı süreçleri yönetilerek ve insanların gönül dünyalarında şüphe bırakarak güven duygularının istismar edildiği ve edilmeye devam edildiğini…” ileri sürdü. Bariz suistimale ideolojik çehre kazandırma çabası görüldü.

Ayrıca herkesin belediye yasasını bilmediğini hesaba katılarak, asla "nakdi bir destek almadıklarını" belirttiler. Daha dikkat çekici olanı ise bu işi açığa çıkaranların arkasında FETÖ’nün bulunduğunu ima ettiler.

İş nasıl kitabına uydurulmuş?

Bir kere uzun zamandır belediyeler yasal olarak hiçbir kuruluşa yasa gereği nakdi yardım ve destek veremiyorlar.

Bu nedenle, belediye adına bina yaptırıp onlarca yıllığına tahsis etmek; mevcut belediye mekânlarını bila bedel veya düşük meblağla kiralamak; mekânların mefruşatını yaptırmak; ulaşım, konaklama ve yeme içme faturalarının bizzat belediyeye ödetilmesini sağlamak; bedava bakım ve onarım hizmeti almak; araç ve gereç temin etmek gibi, “yasaya uygun”  yollar bulunmuş.

Belediye bir vakfa herhangi bir alanda destek verecekse ihale açıyor, işler belediye adına satın alınıyor veya yaptırılıyor;  mekân veya hizmet desteği yine usulüne uygun olarak sözkonusu vakfın emrine sunuluyor.

Yani, her şey kitabına uygun yapılmış.

Peki, bu yapılanlar adalete, İstanbul seçmenlerinin hak ve hukukuna, eşitliğe ve siyasi ahlaka uygun mu, diye soracak olursanız olumlu bir cevap verebilmek maalesef imkânsız.

Sivil toplum örgütleri ve demokrasi

Sivil kuruluşlar demokrasisinin olmazsa olmazıdır. İnanç, dil, bölge, cinsiyet, sınıf vb. ayrım yapılmadan yurttaşlar kendilerini ifade edebilmek için özgürce örgütlene bilmelidir.

Belediyelerin bu yapılarla ilişki içinde olması ve imkânlarını eşit olarak ve ayrım yapmaksızın sunması, katılımcı ve paylaşımcı bir demokrasi bakımından olağan bir beklentidir.

Ne var ki belediyenin bu tür yapılara hem eşit mesafede bulunması, hem saydamlık içinde desteklemesi icap eder. Çünkü kent halkının vergileriyle oluşan kaynaklarının başka amaçlar için kullanılmaması gerekir.

Suiistimali önlemek için bu ilişkinin saydam olması ve kurumsal düzeyde denetlenmesi zorunludur. Hele akçeli işler sözkonusuysa yargısal ve toplumsal denetim mutlak gereklidir.

Ne zaman ders çıkaracağız?

Yazıyı bitirirken, günümüz sivil toplum anlayışından hareketle bu tür yapıların (dernek, vakıf, platform, enstitü, vb) iktidar, sermaye vb. güç odakları karşısında bağımsızlığını ve özgürlüğünü muhafaza etmesi gerektiğini söylemek isterim. Bunun sınırlarının çizilmesinin her zaman kolay olmadığının da farkındayım.

Ama bu yazıya konu olan vakıfların, açık söylemek gerekirse, sırtlarını devlete, iktidara ve belediyeye dayamaları nedeniyle sivil toplum kuruluşu olma vasıfları çoktan yitirdikleri anlaşılıyor. Belki başlangıçta da sivil değildiler. Bilemiyorum.

Devletin, kendi asli görevi olan gençlerin yurt ve barınma ihtiyaçlarını bu tür rotasını kaybetmiş, hatta yazılanlara göre bazıları New York’ta emlakçılığa soyunmuş yoz kurumlara devretmesi; belediyelerin kıt kaynaklarıyla onları sorumsuzca beslemesi; iktidarın onlarla birlikte toplum mühendisliklerine girişmesi, sonu hep hüsranla biten maceralardır.

Ne zaman ders çıkaracağız?

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00