İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu

Atilla Aytemur

08-07-2020 00:46

AK Parti iktidarının gündemini takip etmek çok zorlaştı. Hak ve özgürlüklerine dokunmadığı kimse kalmadı. Muhalefeti ayağa kaldıran politikaların ardı arkası kesilmiyor.

Barolar operasyonu bitmeden, işçilerin kıdem tazminatının fona devredilmesini gündeme getirdi. Sosyal medyayı sınırlama, sansürleme ve cezalandırma sırada. Millet İttifakı'nın genişlemesini engellemek için Seçim ve Siyasal Partiler yasalarını değiştirme hazırlığı ise çantada.

Bunlara bakınca, Covid-19 günlerinde bile, iktidarın her alanda harıl harıl çalıştığını anlıyoruz!

İşçi gelecek, iktidar fon derdinde

Kıdem tazminatının fona devredilmesi için çok cafcaflı bir de isim bulmuşlar: Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES). Halbuki işçiler, bu fonların ne menem şeyler olduğunu, Konut Edindirme Fonu gibi örnekler üzerinden yeterince tecrübe etmiş durumdalar.

Peki, bu yönde adım atılmasını iktidardan isteyen bir taraf var mı? İşçiler ve sendikalar "Bizim iktidardan böyle bir talebimiz yok!" derken, işveren temsilcileri "Biz böyle bir istekte bulunmadık" diyorlar. Herkes iktidara o soruyu sordu: "Bunu sizden isteyen mi var?" Tıs yok.

AK Parti iktidarının, dibe vuran ekonomi için kaynak bulmakta epeydir zorlandığını biliyoruz. Aklına işçilerin ve ailelerinin yegâne gelecek güvencesi olan kıdem tazminatlarını, elinin altında kolayca kullanabileceği bir fona devretmek geldi. Bununla da yetinmeyip, 25 yaş altı ve 50 yaş üstü için kıdem tazminatı hakkından yoksun, güvencesiz ve esnek çalışma koşullarını yaygınlaştırmayı düşünüyorlar.

Hazin olan nokta, IMF'nin istikrar programlarına karşı olduğunu söyleyen iktidarın kıdem tazminatı kaldırma konusunda onunla aynı noktaya düşmesi... Tabii sadece bu değil, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasındaki iktidarların ve işverenlerin saplantısı da hep buydu.

Kıdem tazminatı işçiye verilen hibe değil!

Kıdem tazminatını işçiye kimse babasının kesesinden ödemiyor. Türk-İş Genel Başkanı’nın dediği gibi, "...bir ömrün karşılığı."

İşçi sözkonusu kıdem tazminatının karşılığı olan bedeli, her gün belirlenen saatler içinde çalışarak işverene peşinen ödüyor. İşçinin ücreti belirlenirken daha baştan bu hesaba katılıyor ve işçinin çalışma zamanı ona göre hesaplanıyor.

İşçi bütün aktif çalışma yaşamı boyunca, emekliliğinde kendisinin ve ailesinin yaşam standardını, hayat pahalılığı karşısında bir nebze koruyabilmek için, yasaların öngördüğü şartlar çerçevesinde işverenin hesabında biriktiriyor. Sigorta primi olarak ödenen kesintilerle, işçi çalışırken gelecek güvencesini de satın almış oluyor.

Geçmiş yıllarda emekli olan işçiler, kıdem tazminatlarıyla ev alarak kiradan kurtulurlardı. Hayat pahalılığının olağanüstü yükseldiği günümüz şartlarında, artık o ihtimal çok zayıfladı. Ama yine de o birikmiş para, emeklilik döneminde işçinin yaşam zorluklarını hafifleten bir imkân olmaya devam ediyor. O sebeple, bu kıdem tazminatı üzerinde işçiden başka, devlet ve/veya işveren dahil hiçbir kimse ve kurumun tasarrufu sözkonusu olamaz. Aksi davranış doğrudan hak gaspına girer.

84 yıllık kazanılmış haktan kim vazgeçer!

İktidar, işçilerin 84 yıl önce kazandıkları bu hakkı geri almayı gündeme getirdiğinde, bütün sendikalar reddettiler. Türk-İş ve DİSK "Bu bizim kırmızı çizgimizdir, genel greve gideriz" diyerek, ikircimsiz tavır aldılar. Hak-İş böyle bir adıma razı olmadığını belirtti. Ekonominin teklediği koşullarda, toplumsal temeli zayıflamakta olan bir iktidar için bu, çok ciddi bir ikazdı.

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, "Kıdem tazminatı İş Kanunu’nun temel direğidir. Kıdem tazminatının temelini oluşturan hususlar ortadan kalkarsa İş Kanunu’nun birçok maddesi de anlam ve işlevini yitirecektir. Aynı şekilde, sendikal hakların kullanılması ve sendikal örgütlenmenin yapılmasında da kıdem tazminatı çoğu zaman önemli bir işlev görmekte ve güvence olmaktadır. Kıdem tazminatı işçinin yıllardır döktüğü terin, verdiği bir ömrün karşılığıdır" dedi.

Türk-İş Başkanlar Kurulu ise, "Kıdem tazminatı, Türkiye işçi sınıfının ve Türk-İş’in kırmızı çizgisidir. İş ve gelecek güvencesidir... Özüne yönelik hiçbir düzenlemeye katılım ve onay vermeyecektir" açıklamasını yaptı.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise yaptığı açıklamada, devletin köprü ve yol yapan inşaat firmalarına güvence vermesi gibi, kıdem tazminatına da Hazine garantisi vermesini istedi. İstifa eden işçinin de hak ettiği kıdemi almasını; işletmenin iflası vb. durumlarda kıdem tazminatı ödemelerinin devlet garantisiyle yapılması hususunun mevcut yasaya ilave edilmesini önerdi. Ayrıca, kıdem tazminatına tavan sınırlamasının kaldırılması ve hesaplanmasının aylık kazançlar üzerinden yapılmasını istedi.

İktidarın siyasi hattına yakın olan Hak-İş’in yönetim kurulu ise, "Kıdem tazminatı gibi çalışma hayatının tüm kesimlerini ilgilendiren böylesine mühim ve hassas bir konunun tartışılmasını, yöntem ve zamanlama açısından uygun görmemekteyiz... Kıdem tazminatı konusunda temel prensibimiz, kazanılmış hakların korunarak, var olan hakların güvence altına alındığı, işleyen bir sistemin kurulmasıdır" diyerek projeye mesafesini koydu.

İşçilere ve sendikalara kulak vermek lazım

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda yaptığı bir konuşmada, işçi sendikaları ve işveren örgütlerine seslenip, "Kendi aranızda halledemeyip bunu kabine halletsin diyorsanız burada art niyet vardır. Kusura bakmayın böyle bir art niyete ne şahsım ne kabinemiz alet olamayız" dedi. Ama suret-i haktan görünen bu savunma başta işçiler ve sendikalar olmak üzere kimse için ikna edici olmadı.

Sözü toparlayacak olursak, işçilerin ve sendikaların talepleri şöyle:

İktidar kıdem tazminatını fona devretme projesinden hemen vazgeçmelidir.

İşçi bir gün çalışsa da, işyerinden kendi istifa etse de tazminatını alabilmelidir. İşverenin iflası, icraya verilmesi vb. durumlarında kıdem tazminatı devlet garantisi altında ödenmelidir.

Bakan Koca'dan bir uyarı daha: Azalmalar yavaş gerçekleşiyor Hakan Tahmaz yazdı: Davutoğlu ile DİTAM Toplantısında Çözüm Süreci Kaşıkçı davasında flaş gelişme: Konsolosluk çalışanı konuştu Ayşegül Ilgaz yazdı: Ne olur? Başpiskopostan Ayasofya yorumu: Cesaret edemezler​​​​​​​ Saadet Gadiri yazdı: Felsefe, şekilcilik ve bilinç
DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00