İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor!

Atilla Aytemur

11-10-2021 01:22

Seçimlere giderken Cumhur İttifakı'nın seçmenin aklının çelecek, onları bir dönem için daha kendisine katlanmaya ikna edecek politik kozları tükendi.

Ekonomide, istihdamda, tarımda, eğitimde, devlet kurumlarında, yargıda, adalet ve özgürlükte yaşanan bunca yıkımı seçmenin görmezden gelmesi için uğraşıyorlar. İktidarın siyasal ömrünü bir dönem için daha uzatması, neredeyse Allah'a kaldı!

İktidarın uçup giden üç "seçim kozu"

Bir süre öncesine kadar iktidar üç noktadan yükleniyordu.

Bunları sırasıyla hatırlayacak olursak; ilki muhalefet belediyelerinin bütün engellemelere rağmen verdikleri hizmeti görünmez kılmaktı. İki hafta önceki yazımda bu konuyu zaten etraflıca ele almıştım. İktidarın zirvesinden tabanına, bu belediyelere uygulanan baskı, yapılan aleyhte propaganda ve sergilenen engeller, artık bekleneni vermiyor. Bu belediyelerle halkın arasına iktidar ne yapsa giremiyor, belediyelere güven gittikçe artıyor.

HDP ile Millet İttifakı arasındaki ilişkiyi "Terörün siyasi ayağıyla" işbirliği gibi gösterip, milliyetçi ve ulusalcı seçmeni bu ittifaktan uzaklaştırmaya çalışmak iktidarın ikinci önemli kozuydu. Bu politikanın diğer ayağında ise HDP'yi kapatıp, dağılacağını umduğu Kürt seçmenlerden daha fazla pay kapma hesabı bulunuyordu. CHP, HDP ve İYİ Parti'nin karşı hamleleri, iktidarın politikasını açığa düşürdü. Kamuoyu araştırmaları da AK Parti'nin umduğunu bulacağına dair pek olumlu işaret vermiyor. Kürt seçmen de her şart altında oyuna ve partisine sahip çıkıyor. Milliyetçi seçmenin ise iktidar yönünden esen her kışkırtıcı rüzgâra kapılmayacağına ilişkin ciddi belirtiler var.

Sonuncuya gelince; "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin aksayan yönlerini düzeltmeyi hedefleyen anayasa değişikliği" adıyla, bir yandan gündemin yönünü değiştirme, diğer yandan da üç yıl içinde foyası meydana çıkan başkanlık rejimini yeniden parlatma operasyonuyla karşı karşıyayız. Halbuki, "otoriter başkanlık" kategorisinde üst basamaklara tırmanan bu modelde devlet nerede başlıyor, iktidar partisi nerede bitiyor, birbirine karışmış durumda. Karışmayan ve bütün çıplaklığıyla ortada olan ise bütün yetki ve gücün tek adamda, parti genel başkanı cumhurbaşkanında toplandığı gerçeğidir. Parlamento, yargı, bağımsız kurumlar ve kurullar onun doğrudan yönlendirmesi altındadır. İşlerin yürümediğini, iktidar partisi mensuplarının çoğu da görüyor. Açık açık itiraz edemeseler de için için homurdanıyorlar. İktidarın büyük ve küçük ortakları, bu tablonun görülmesini ve konuşulmasını engellemek, gündem dışına atmak istiyorlar. O nedenle de "Türkiye’nin ilk sivil anayasasını yapıyoruz" gibi fiyakalı bir söylemle, alakasız bir konuyu seçim sürecinde seçmene ve muhalefete tartıştırmak istediler. Amiyane tabirle muhalefet partilerini meşguliyet oltasına getirmenin hesabını yaptılar. Seçmenin de bunda pozitif bir boyut göreceği zannına kapıldılar. Muhalefeti bir yana bırakalım, seçmenin "Durun, bir yere gitmeyin; vaziyeti toparlıyoruz" türünden çağrılara kulak kabartacağı eşiğin çoktan aşıldığının galiba farkında değiller.

Tabii muhalefet sıkı durup "yeni anayasa" topuna girmeyince, iktidar sözcülerinden mecburen "Başkanlık rejimi asla değişmeyecek" ikrarı geldi ve "Türkiye'nin ilk sivil anayasası" balonu da hızla söndü.

İktidar, nasıl oldu da mutabakat arıyor!

Söz buraya gelmişken, son yıllardaki partiler arası mutabakatı gözeten anayasa değişikliği çabalarına da kısaca göz atmalıyız.

İlgilenenler hatırlayacaktır, AK Partili Cemil Çiçek'in TBMM başkanlığı zamanında anayasa değişikliği için ciddi ciddi komisyon kurulmuştu. Hatta sıkı bir çalışmayla AK Parti, CHP, HDP ve MHP, parlamenter sistem çerçevesinde 60 maddelik uzlaşma sağlamışlardı. 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra ise bu kez AK Parti, CHP ve MHP, 7 madde değişikliği üzerinde anlaşmışlardı.

Fakat nasıl olduysa, AK Parti ve MHP ikilisi, diğer partilerle yapılan önceki mutabakatları çöpe atıp, 16 Nisan 2017'de Türkiye'yi başkanlık rejimine götüren referandumun yapılmasında karar kıldılar. Sonrasını biliyoruz.

Biliyoruz bilmesine de, şimdi büyük bir çoğunluğun yaşayıp "ucube" bir sistem olarak değerlendirdiği bu rejimin, referanduma giderken AK Parti ve küçük ortağı MHP tarafından nasıl savunulduğunu hatırlamakta fayda var.

Başkanlık rejimi meğer neymiş!

Başkanlık rejimi için o gün de, bugün de inanılması imkânsız gerekçeler şöyle:

1- Israrla "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" olarak takdim edilen başkanlık rejiminin, ülkenin yaklaşık 150 yıllık parlamenter geleneği görmezden gelinerek, tarihimize ve geleneğimize uygun bir yönetim olduğu iddia edildi.

2- Parlamenter sistemin aslında Batı'nın bir zorlaması olduğunu, bu nedenle devletin kritik anlarda karar alamadığını, başkanlık sistemine geçildiğinde devletin hızlı karar alıp etkin çalışacağını, bürokrasinin de buna ayak uyduracağını ileri sürdüler.

3-  Başkanlık sistemine karşı çıkanların Batı'ya bağımlı eski düzeni savunanlar olduğunu, onların mevcut statülerini kaybetme endişesi taşıdıklarını anlattılar.

4- Darbe ve vesayetin parlamenter sistemin zaaflarından ortaya çıktığını söyleyip başkanlık sisteminde darbe olmayacağını savundular. Tek adamlığa ve marjinal ideolojik partilerin iktidara gelmesine başkanlık modelinin engel olacağını ileri sürdüler.

5- Başkanlık sisteminde yetkilerin tek elde toplanmayıp dağıtıldığını, böylelikle yasama, yürütme ve yargı gibi kuvvetlerin daha bile güçlendiğini söylediler.

6- Meclis'in çok güçlü hale geleceğini, onu feshetmeye yeltenen başkanın kendisinin de seçime gitmeye mecbur olduğunu, milletvekillerinin % 75'inin oyuyla başkanın yüce divana götürülebileceğini hatırlattılar.

7- Başkanlık sisteminde yargıçlar düzenine son verileceği, tarafsız ve bağımsız yargının hayata geçeceğini iddia ettiler.

8- Parlamenter sistemde çok sık gördüğümüz koalisyon hükümetleri zaafına son verileceğini ve kalıcı istikrarın sağlanacağını ileri sürdüler.

Seçmeni ikna etmek için, iler tutar yanı olmayan birçok iddiada bulundular. Ancak çok değil 2-3 yıl içerisinde, zihinlerindeki başkanlık rejiminin nasıl bir şey olduğu ortaya çıktı ve bunun ülkeyi nasıl bir yere sürüklediği belli oldu.

Böyle olunca da, aynı iktidar ikilisinin bu defa, kafasına sivillik şapkası geçirilmiş "Başkanlık rejiminin aksayan yönlerini birlikte düzeltip millete götürelim" teklifine kim itibar eder!

Muhalefet de öyle yaptı. Şaşıracak bir şey yok!

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00