Eylül

Cevat Turan

08-09-2016 18:11

Ne düşlüyorsunuz Eylül deyince?

Bir sonbahar müjdecisi mi?

Daldaki yaprağın ömrünün, son güzüne geldiğini, onun da Eylül'ünü yaşadığı tarih midir bu dönem?

Eylül, Mehmet Rauf’un Türk edebiyat tarihine kendini kabul ettirmiş ve iç hesaplaşmanın önemli yapıtlarından biri olarak görülen o muhteşem romanı mıdır sadece?

Bir ömrün sonbaharına denk düşmesi, bir aşkın tükenişine tanıklık etmek midir?

İki âşığın ormandaki patika yolda, kuru yaprak hışırtılarının üzerinde romantik yürüyüşünün fotoğrafı mıdır Eylül?

 

Eylül denince karanlık bir çağ gelir aklımıza.

Çocukların sabaha karşı evlerinden alındığı ve bir daha evlerine dönemediği sabahlardır. Hâlâ evinin avlu kapısını gözleyen, kulağı sokak kapısında analar var, "oğlum çıkıp gelir de kapıda kalır" diye uykusuz gecelere eş.

Umudu hiç bitmez onların ve onlarla birlikte karışıp yitecektir toprağa. Eylül darağacında "asmayalım da besleyelim mi" zihniyetinin kara bir düş gibi memleketin üzerine örtülen ölü toprağıdır.

Öyle bir ölü topraktır ki bugün bile hâlâ umudun aydınlığı yeşermez üzerinde.

Öyle bir topraktır ki kavgayı, ötekileştirmeyi, ayrışmayı, sevgisizliği ve öç almayı üretir her bir yanında.

 

Gündelik telaşların ve tatil bitimlerinin ötesinde anlamı vardır bu ayın.

Barış bile Eylül'ün biri olunca kutlanır bizim memleketimizde.

Diğer tüm günler kavga edebilirsiniz. Ama bir Eylül’de anımsarız adını Barış'ın.

Yanı başımızda ölen çocukların aç gözleri ürpertir insan yanımızı.

Ortaçağ karanlığının cellatları çıkıp gelmişlerdir kara örtüler içinde, ötekini yok etmek için.

Yanı başımızda kan ve barut kokusu sinmiştir aynı göğün bulutlarına.

Ve bu sonbaharda bahçemize düşen yağmur damlalarına dönüşecekler bir bir.

 

Barış bu topraklara ve bu coğrafyaya o kadar çok yakışır ki!

Ne zaman barış, demokrasi ve özgürlük dese yukarıdakiler, içim ürperir.

Bilirim bir yerlerde kan ve gözyaşının döküleceğini.

Bombaların ve ölümün sinsi kuytulardan çıkageleceğini çocukların gözlerinden anlarım, o büyük kocaman gözlerinden.

Kötülüğü perdelemenin yeni yöntemidir, "insan hakları" deyip tam tersini uygulamak.

İkiyüzlülük ve yalan, çoğalan bir ur gibi sarmıştır benliğimizi.

Utanç, yüzümüzün masum, kızaran yanı olmaktan çoktan çıkmıştır.

 

Her Eylül’de bir hüzün çöreklenir orta yerine yüreğimin.

Gözlerim buğulanır, geri gelmeyecek yaşanmışlıkların ve yorgun umutların yanından geçip giderken.

Ben her Eylül yeniden açarım hayallerimin naftalin kokulu saklısını.

Ne geçmişte kalmak, ne geleceğin belirsizliğine tutunmak.

Sadece umut etmek ve bir Ceren saflığında yüzümü onun kokusuna bulaştırmak.

 

Eylül, büyümektir usul usul.

Eylül acıyla aşkın, geçmişle geleceğin, gidenle kalanın harman olduğu yerdir, hasrettir Eylül.

Eylül yarındır, umut ettiklerimizdir, gülümseyen yanımızdır.

DİĞER YAZILARI Deprem kaderimiz değildir! 01-01-1970 03:00 Ne yapmalı? 01-01-1970 03:00 1 Eylül hangi dünyanın barış günü? 01-01-1970 03:00 Oltanın ucundaki balık: Ukrayna 01-01-1970 03:00 Yaşıyorsam anlamalıyım 01-01-1970 03:00 Çok denklemli Kürt sorunu 01-01-1970 03:00 Çorum Valisi'ne açık mektup! 01-01-1970 03:00 Siz kimsiniz ve fikri iktidar! 01-01-1970 03:00 Corona sonrası Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 Senin adın Deniz... 01-01-1970 03:00 Anarşist olmanın kemik yaşı tespiti 01-01-1970 03:00 Gençlik nerede? 01-01-1970 03:00 Gıda terörü 01-01-1970 03:00 Tam bağımsız Türkiye mi (!) 01-01-1970 03:00 Devlet ve birey 01-01-1970 03:00 Gitmek özgürleşmek midir? 01-01-1970 03:00 En büyük güç ve silah, eğitimli insandır 01-01-1970 03:00 Fidel ve Küba'da gördüklerim 01-01-1970 03:00 Çobanına âşık olan koyunlar 01-01-1970 03:00 Avrupa Birliği hedefi neden gerekli? 01-01-1970 03:00 Yalnız ölüm 01-01-1970 03:00 Hayat nedir ki yalnızlıktan başka? 01-01-1970 03:00 Yoksulluk ve algı yönetimi 01-01-1970 03:00 Bir sonbahar daha 01-01-1970 03:00 Kirlenmemiş olanlara... 01-01-1970 03:00 1 Eylül Dünya Barış Günü 01-01-1970 03:00 Ne olacak bizim bu saf solcuların hali? 01-01-1970 03:00 Vah benim garip ülkem! 01-01-1970 03:00 Darbenin romanını yazdım! 01-01-1970 03:00 Sevdaya dair ne varsa 01-01-1970 03:00 Demokrasi yenir mi? 01-01-1970 03:00 Bir tuhaf durum! 01-01-1970 03:00 Bir yolculuk düşlemiştim oysa 01-01-1970 03:00 Sahi siz kimsiniz? 01-01-1970 03:00 Toplumsal cinnet = Kadına şiddet 01-01-1970 03:00 Başkalaşmak 01-01-1970 03:00 Silahlanma ve açlık 01-01-1970 03:00 Size rağmen birlikte yaşayacağız 01-01-1970 03:00 Tutunacak iyi bir şey arıyoruz ama yok! 01-01-1970 03:00