Bütün anneler birleşin!

Atilla Aytemur

29-09-2019 00:06

Annelerin Diyarbakır HDP İl binası önündeki oturma eylemi, annelerin sayısı ağır ağır artarak devam ediyor.

Kimi zaman annelere çocuklarının ölüm haberinin gelmesi gibi kahredici anlar da yaşanmaya başladı.

Bu eylemin nasıl bir noktaya varacağı herkes için merak konusu.

İktidarın bu eylemi bizzat teşvik ve organize ettiği yönünde iddialar var. Öyle olsa bile, kangren haline gelmiş gerçek sorunun ve ondan kaynaklanan acıların aracısız sözcülerinin doğrudan anneler olmasında ne mahsur var! Anaların bizzat varlığı her şey için yeter de artar.

Ülkenin değişik bölgelerinden onları ziyaret etmek, destek ve dayanışmalarını göstermek için gelen STK temsilcileri, dernek yönetici ve üyeleri, değişik alanlardan sanatçı grupları da tartışma konusu oldu.

Kürt Sorunu etrafında toplumsal bir saflaşma yaşadığımız doğru, ama ideolojik ve politik yakınlıkları ileri sürüp bu dayanışma girişimlerini iktidar güdümlü samimiyetsiz tepkiler olarak değerlendirmek, sorunun çapını göremeyen anlamsız bir sığlık ve duyarsızlık olur.

Ana yüreği

Sadece Türkiye’de değil, birçok dünya ülkesinde çözülemeyen böyle ağır ve köklü sorunlarda anaların devreye girmesi hep dikkat çekmiş ve mücadele sembolü olmuşlardır.

Çocuğunun dermansız hastalığı için kendini paralayan, engelli çocuğunu eğitim görsün diye yıllar boyu sırtında taşıyan, bir küçücük haber alabilmek uğruna cezaevlerinin önünde ömür tüketen, devletin kaybettiği çocuğunu ömrünün son nefesine kadar arayan annelerin hikâyeleri anlatmakla bitmez.

Dolayısıyla bizi on yıllardır meşgul eden Kürt Sorunu nedeniyle gençler ister kandırılarak, ister gönüllü, isterse kaçırılarak PKK’nın dağdaki silahlı gruplarına dahil olsunlar, hangi görüşte olursa olsun anaların bu duruma sessiz kalması beklenemez.

Yitip giden yaşamların on binlerle ifade edildiği bir sorunun mağdurlarından söz ediyoruz.  

Mağdurlara ayrımcılık kimseye yarar getirmez!

İktidarın bu annelere gösterdiği empatiyi ve ilgiyi Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri ve KHK Mağdurlarının anneleri gibi iktidara mesafeli gruplara göstermediğine işaret edilip çifte Standard eleştirisi yapılıyor.

Ak Parti, iktidarının ilk yıllarında farklı bir yaklaşım sergiliyor ve devletin böyle mağdur ettiği yurttaşların yakınlarına daha eşitlikçi, demokratik ve hukuka uygun davranıyor ve anlamaya çalışıyordu. Ama köprünün altından çok sular aktı.

Bugün muhalif görünen ve HDP’ye yakın olan annelerin bir yerlerde toplanarak taleplerini dile getirmelerine asla izin vermiyor. OHAL döneminde KHK’larla işinden olanların yakınları polisin çok sert tavırlarına muhatap oluyorlar. Bu davranışın siyasal kutuplaşmayı artırdığı ve toplumsal iklimi daha da bozduğu ortada.

Büyük ve karmaşık bir sorunla yüz yüzeyiz

İşin gerçeğine gelince, annelerin isteği son derece sade (çocuklarına sağ salim kavuşmak ya da öldülerse mezarları belli olsun istiyorlar) olmasına karşın, bu durumu yaratan Kürt Sorunu geldiği nokta itibariyle o kadar karmaşık bir hal aldı.

Hatırlayalım; Ak Parti iktidarı 2015 itibariyle Kürt Sorunu’nu demokrasi bağlamında çözülebilecek bir sorun olarak görmekten vazgeçip, terörle mücadele konusu olarak görmeye, meseleyi askeri ve polisiye tedbirlerle bastırmaya yöneldi.

PKK ise, 21 Mart 2013’de başlayan Barış ve Çözüm Süreci’ni silahlarını susturup, güçlerini sınır dışına çekerek destekledi. Ama Suriye İç Savaşı’nın gelişen seyrinde, Kuzey Suriye’de ABD’nin desteklediği PYD için özerk bir yapılanma fırsatı doğduğunu düşünerek tavrını değiştirdi ve süreçten hızla uzaklaştı. Ak Parti iktidarının süreci sonlandırma adımlarına paralel ve eş zamanlı olarak tekrar silaha yöneldi.

Bu durum çözüme inancı zayıflattı ve derin hayal kırıklığı yarattı.

Büyük güçler işin içinde

Kürtler sadece Türkiye’de yaşamıyor. Dört ülkeye dağılmış durumdalar. PKK baştan beri bölgenin bu gerçekliğini gözeten bir strateji izliyor; politikalarını ve ittifaklarını bu temelde şekillendiriyor.

Özellikle Körfez Savaşı’ndan beri bölge büyük güçlerin rekabet alanı oldu. Arap Baharı sonrasında Suriye İç Savaşı’na ilgi yükseldi ve vekalet savaşlarının arenası haline geldi.

Rusya, İran ve Suriye rejimini elinde tutan Esad’la hâkimiyetini batıda, ABD ve YPG / SDG ile etkisini doğuda gösteriyor.

Türkiye bu hassas denge içinde bir yandan mülteci sorunundan kendini kurtarmaya, diğer yandan Kuzey Suriye’de sınırda kendine tehdit olarak gördüğü PYD / YPG’nin oluşturduğu yarı özerk kantonal yapılanmanın yasallık ve kalıcılık kazanmasını engellemeye çalışıyor.

Dolayısıyla, Türkiye’nin kendi Kürt yurttaşlarıyla ilgili demokrasi ve anayasal hak sorunları bütün bu güçlerin politik hesaplarından ve uyguladıkları politikaların sonuçlarından derin bir şekilde etkileniyor.

Kolay değil!

Anneler yerden göğe kadar haklılar ama kısa vadede umdukları sonucu elde etmelerinin maalesef kolay olmayacağı görülüyor. Tabloya biraz daha yakından baktığımızda ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Suriye’nin iki bölgesine Türk askeri gireli hayli zaman oldu. Türkiye şimdilerde de YPG / SDG’nin yarı özerk sistem kurduğu Fırat’ın Doğusu’na girmekte ısrar ediyor. YPG / SDG’yi bölgeden uzaklaştırarak mültecilerden bir milyonunu orada iskan edeceğini açıkça söylüyor. Ama aynı zamanda böyle bir operasyona yol verme niyetinde olmayan ABD ile bir süredir ne olduğu pek anlaşılamayan “Güvenli Bölge” egzersizleri yapıyor.

Öte yandan Rusya’nın söz sahibi İdlib bölgesinde işler pek de yolunda gitmiyor. Rejimin ilerleme niyetinden dolayı yeni bir kitlesel mülteci akını ihtimal dahilinde.

Anayasa komisyonun kimlerden oluşacağı netleşmiş olmasına karşın, Suriye Kürtlerine bu anayasada nasıl bir statü tanınacağı belirsizliğini koruyor.

Bütün bunlar olurken Türkiye, bir yandan da Kuzey Irak’taki PKK kamplarına ve Kandil’e yapılan hava destekli ve numaralandırılmış askeri operasyonlar yapıyor. Doğu ve güneydoğudaki bazı şehir ve kasabaların kırsalında PKK’nın kış üslenmesini önlemek amacıyla jandarma komandoları, polis özel harekat timleri ve korucuların katılımıyla büyük çaplı iç harekâtlar düzenliyor.

Dikkat çeken gelişmelerden bir bakası da Ak Parti iktidarının HDP’nin üç büyükşehir belediye başkanının yerine kayyım atanmasıdır. Bununla sınırlı kalmayıp, sözkonusu partinin eş genel başkanları ve yöneticilerine yönelik yaygın hukuk dışı soruşturma, karar ve uygulamalar devreye sokulduğu da görülüyor.

Bu partiyi hareket edemez hale getirme, mümkünse kapatma yoluna gitme havası açıkça görülüyor. Yumuşak karnı Kürt Sorunu olan Millet İttifakı’nı bu noktadan dağıtma niyeti seziliyor.

İmkânları zorlamak

Bu kargaşa ve gürültüde anaların çığlığını duyan olur mu? Bugünden yarına çocuklarına kavuşabilirler mi? Duruma bakınca olumlu yanıt vermek kolay değil.

Bu şartlara rağmen, tökezleyen sürecin dersleri ışığında yeniden bir barış süreci başlatılması için alttan alta süren çabaların olduğunu duyuyoruz.

PKK’nın katı tavrına rağmen, HDP’nin Diyarbakır Anneleri’ne ılımlı yaklaşımı ve sorunun çözümü için hem parlamento düzleminde, hem de sivil girişimlerde bulunulmasını önermesi, ortak çalışma teklifi yapması dikkat çekiyor.

CHP’nin ‘Suriye Konferansı’ bir başka imkân zemini yaratabilir.

Bir hatırlatmayla bitireyim; bir zamanlar PKK için dağa çıkıp silah kuşananların anneleriyle şehit anneleri el ele toplumun önüne çıkıp silahların susmasını istemiş ve barış çağrısı yapmışlardı.

Belki de bugün "Bütün anneler birleşin" demenin tam zamanıdır.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00