23 Nisan ve linç girişimi

Atilla Aytemur

25-04-2019 21:35

TBMM’nin kuruluşu neredeyse bir asrı buldu.

Türkiye, Birinci Dünya Savaşı ve onu takip eden dönemde imparatorlukların çöküp de içinden ulus devletlerin çıktığı ilk örneklerden sayılır.

Ortalama bir nesli ortalama otuz yıl olarak alırsa üç nesil geride kalmış sayılır.

Ama hem Osmanlı'dan devraldığımız bazı temel sorunlarda,  hem de ideal bir demokratik rejim inşasında çok mesafe alamadığımız görülüyor.

Elbette yerimizde saymadık. Bazı hususlarda dünyanın kimi ileri ülkeleriyle aynı hızda hareket ettiğimiz bile söylenebilir.

Lakin, yılların parlamenter rejimini daha da demokratik ve çoğulcu bir hale getireceğimizi beklerken, TBMM'yi basit bir onay kurumuna dönüştürüp, siyasi, krizleri önleme ve iktidarın etkin çalışması adına yasama, yürütme ve yargı erkini bir kişinin eline teslim ettik.

Farklarımızı bir zenginlik unsuru olarak görüp, onları gelişmemizin bir dinamiği haline getirmek varken, nobran bir pragmatizmin tehlikeli tercihi olarak siyasal kutuplaşmanın iktidar eliyle gündelik alışkanlık haline getirilmesine şahit olduk.

Demokrasilerde ve demokratik gelenekte seçimler eşit ve adil ortamda gerçekleşen siyasal yarışken, son yerel seçimi bir muharebe kıvamında yaşadık.

Cumhur İttifakı gerçeklikten uzak "beka" kavramına sarıldıkça, muhalif partileri gözlerine düşman birlikleri gibi göründü. İpe sapa gelmez ağır hakaret, suçlama ve ithamlar gündelik dilin olağan sözleri haline geldi.

Bu gidişatın hayırlı bir sonuç getirmeyeceği belliydi.

Bağıra bağıra geldi

Irak sınırında şehit olan piyade sözleşmeli er Yener Kırıkcı'nın Ankara'nın Çubuk ilçesi Akkuzulu köyünde yapılan cenaze töreninde, öyle şehide saygıydı, duaydı filan dinlemeden, planlı ve organize bir tertiple muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu kalabalık bir grup tarafından linç edilmek istendi.

Bu olayın vahametini hafifletmek üzere ileri sürülen bahaneler ise saymakla bitecek gibi değil.

Hatta Cumhur İttifakı'nın partilerine mensup koca koca siyasiler, ölümün eşiğinden dönen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve beraberindeki arkadaşlarını suçlayacak noktaya kadar işi götürdüler.  

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, hiçbir eksik ve zaafları olmadığını ileri sürüp, örgütlü bir saldırı görmediklerini; emniyete haber vermeden  gittiğini ve cenazede oluşan duygusal atmosferi hesaba katmadığını ileri sürdüğü Kılıçdaroğlu ve CHP heyetinin hatalı davrandığını iddia etti. 

MHP'nin Genel Başkanı bu örgütlü bariz şiddet karşısında, sonradan biraz "düzeltme" yapmaya çalışsa da, rahatlıkla, "Bu yaşlı adama yumruk attıracak kadar sen ne yaptın Kılıçdaroğlu!" diyebildi. Bununla da yetinmedi, hatta kendi partisinin oy oranına bile aldırmayıp, Kılıçdaroğlu'nun bazı yerlere gidebilmesi için partisinin oralardaki oy oranına bakması gerektiğini söyleyiverdi. 

Dönüp dönüp yeniden başa geliyoruz.

Biz bu sahneleri yakın tarihimizde görmedik mi? Linçleri, kıyımları, topluca yakmaları, suikastleri, bombalamaları, silahla taramaları, çatışmalarda acımasızca birbirimize kıymayı yaşamadık mı? Hiç mi ders almayı öğrenmeyeceğiz!

Sivas, Maraş, Malatya, Çorum… hangisini hatırlatayım!

PKK'yı gösterip HDP'ye ve CHP'ye vurmak

Hakkında bir dava olmayan, mecliste onlarca milletvekili bulunup diğerleri gibi YSK onayıyla seçime giren HDP'yle CHP ve Millet İttifakı'nın kurduğu seçim ilişkisini, Irak sınırındaki askerlerimizin PKK'lılar tarafından şehit edilmesine sebep olarak göstermek asla doğru olmaz.

Bu partilerin anayasa ve yasalar çerçevesinde siyasi faaliyet yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Aksi bir şey olduğunda savcıların pek de seyirci kalmadıklarını çok tecrübe edildi. Hatta bir şey yapmadıkları durumda da ayaklarının tekinin mahkemelerde kaldığının da farkındayız.

O nedenle HDP'ye, "Sen PKK'nın siyasi temsilcisisin. O halde PKK'nın askerlerimizi şehit etmesinden sen sorumlusun. Seninle seçimde yan yana düşenler bu cinayetlerin müsebbibidir" türünden bir yaklaşım kişisel bir görüş, hatta muarız bir partinin görüşü olabilir. Ancak, ortada bir mahkeme kararı olmadıkça fazla bir anlamı olmaz.

Siyasi partiler tarihimize dönüp bakarsak böylesi yaklaşımların sonunun olmadığını görürüz. Üstelik ülkenin önünü açması da asla mümkün değildir.

Demokratik değerlere ne oldu?

Ayrıca, siyasi rakipleri aşağılama ve ötekileştirme yoluyla dışlamak; baskı, şiddet ve zorbalıkla yok etmek kabul edilemez.

Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü kaldırarak ülkeyi dilsiz hale getirmek çözüm değildir.

Demokrasiyi kalkınmanın sırtında yük ve gelişmenin karşısında ayak bağı gibi görmek, siyasal ufkumuzu ve geleceğimizi karartır.

Bunlarda ısrarın aslında taşı kendi ayağına düşürmek olduğunu daha nasıl anlayacağız!

İçimden yeter artık demek geliyor.

Demesine diyoruz da, ama umursayan kim...

Milliyetçi-muhafazakar buluşmanın gelecek vaat etmeyen hevesinin ve nesnelliğini tamamen yitirmiş  yandaş medya körüklemesinin iktidar cephesinde kendi partisine bile kapalı sanal bir dünya yarattığı belli.

Son seçimlerde tescil edildiği gibi, epey zamandır işlerin yolunda gitmediği de belli.

Bu gelişmeler neticesinde, bir çoğumuzu saran merakın önümüzdeki koskoca 4.5 yılın bu havayla gidip gitmeyeceği olduğunu gizleyecek de değilim.

İttifak polemikleri yer değiştiriyor

Tekrar konuya dönecek olursam, tesadüf mü bilmiyorum ama bu korkunç linç girişimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın savaş gibi bir seçimden yorgun çıkmış 82 milyona hitaben, "Şimdi Türkiye İttifakı'nı oluşturmanın zamanıdır" sözünü söylemesinin hemen ardından geldi.

Son günlerde Cumhur İttifakı'nın Ak Parti kanadında, MHP ile birlikte yol yürümenin kendilerine kazandırmak bir yana, çok şey kaybettirdiği yönünde. Üstelik bunları gizli kapaklı değil açıkça söylüyorlar.

MHP çevrelerine ise hem bu homurdanmalardan hem de "Türkiye İttifakı" söyleminden fevkalade rahatsızlık duyulduğu bu partinin tepesinden dillendiriliyor. Hatta, iş öyle bir noktaya doğru ilerliyor ki, bir zamanlar Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında görülen sert polemik, neredeyse yerini Türkiye İttifakı'yla Cumhur İttifakı arasındaki polemiğe bırakacak. 

Yeni başlayan bu polemiğin seyri ve sonucunun Cumhur İttifakı'nın ortakları arasındaki ilişkinin akıbetini belirlemesi kaçınılmaz görünüyor.

Linç soruşturması kimlere emanet!

Konuyu sonlandırırken, CHP'lileri şehit cenazelerine ve protokolüne sokmayın diye dört bir yana talimat yağdırmış bir İçişleri Bakanı'nın yemeyip içmeyip olayın mahiyeti hakkında kanaatini açıkladığı şartlarda, bu vahim saldırının azmettirenleri ve suçlularının kolay kolay açığa çıkarılamayacağını düşünenlerin hayli çok olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bunu hesaba katarak, TBMM'nin konuyu ivedilikle ele alması Türkiye'nin önümüzde yılları bakımından önem kazanıyor. Umarım ki Ak Parti iktidarı ve seçim döneminin havasından bir türlü kendini, kurtaramayan ortağı MHP engelleyici bir tavır almazlar.

Bazı CHP yöneticileri Çubuk İlçesi Ülkü Ocakları Şubesi'nin bu olaylardaki rolüne işaret eden açıklamalar yapıyorlar. Televizyonlarda yayınlanan görüntülerde rastlanan bol miktarda bozkurt ve tekbir işareti ve kimi sloganlar olaya ilişkin bu tanıklıkların ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor.

Toplumsal vicdan ve sağduyu iyi bir soruşturmayla azmettirenler ve sorumluların yargıya teslim edilmesinin, Türkiye'nin sokulmak istendiği çıkmazdan dönmesi anlamına geleceğini söylüyor.

Belki de bu kendi geleceği adına Ak Parti'nin test edildiği son ve en önemli sınavlardan biri olacaktır.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00