Bir ruhu var mı? Var tabii. Olmaz mı?

Taa okyanus ötelerinden tasarlanıyor. Onun için arkasında hangi ülkede yayınlanıyorsa o ülkenin ismi var.

Jüri 3 kişi. Hani bir tabir var: İyi polis kötü polis. En serti kötü polis. Yabancı uyruklu, yarım Türkçeli sempatik olan iyi polis.

Şişman,  resmi olansa dengeyi sağlayan. Yaşam koçu gibi. Hani hemen her kamu kuruluşunda olur ya... Problem çıkmasın, birilerinin sesi yükselmesin diye, bir orda bir burda dolanan, her işi yapan koçlar var ya, onun gibi bi'şey. Tam koç. Yarışmacılar ise kurbanlık koyun gibi. Hele seçimin sonucunu beklerken tam bu moddalar.

Gelelim başlıktaki yarışmanın ruhuna:

Bir hikâye var:

Bir Türk, bir Kürt, bir de Ermeni, bir gün bir meyve bahçesinin önünden geçerlerken canları şeftali çekmiş. Tam dadanacaklar, bahçenin sahibi gelmiş demiş ki Kürt'le Türk'e: "Sizin bu Ermeni'yle ne işiniz var, o gâvurdur, bizi bozar."

Bahçe sahibi, Kürt ve Türk, birlik olmuşlar, Ermeni'yi dövmüşler.

Sonraki gün Türk'le Kürt gene gelmiş, bu sefer bahçe sahibi Türk'e dönüp, "Senin bu Kürt'le ne işin var, bölücü bu," demiş.

Bir olup Kürt'ü dövmüşler. Sonraki gün tek gelen Türk'ü tek başına dövmüş bahçe sahibi.

Papazı dövdürmeyecektik hikâyesi buu.

Yarışma da bu ruhla eleme yapıyor. Kurbanlıkları bu mantıkla elimine ediyor. Yarışmanın bu mantığını sorgulasa biri ya da herhangi bir yarışmacı yapsa bunu ya da sadece yemek yapıp jürinin önüne koysa, fazladan tek kelime etmese, hemen söylenecek şey, "Yarışmanın formatı böyle," denir.

Bu format denilen şey, bir dokunulmazlık abidesi midir? Tanrı mıdır? Ki herkes format lafını duyar duymaz susar.

O format kadınları ve erkekleri ağlatır, ezer, küçük düşürür.

Ruh yetmez, format yetmez yarışmaya.

Parayı basar gelsin mangallar diye bağırır. Yarışmacı da çoktur, mangal gibi kıymeti yoktur.

Eğitimci değilim ama formasyona uygun mudur 10 öğrenciden biri yapamamışsa ödevi ona diğer 9'u nasıl yaptı diye sormak?

Ruh yetmez, format, para yetmez, gericiliğe yaslanır.

Yok saray mutfağı, yok memleket sormalar, yok imza yemeği...

O kadar benzeri vardır ki gündüz kuşağında yayınlanan, en bayağı taklitlerinden bu özellikleri ile ayrılır.

Bu anlayışa bir format atmak gereklidir.

Bize ne gerek saray mutfağı, imza yemeği? Biz aç karnımızı doyurak yeter gayri.

 

Not: Diğer MasterChef yazılarımı okumak isteyenler mail adresimden iletişime geçebilirler.

faxri078@gmail.com