12 Eylül'ün ülkemize hediyesi örgütsüz toplum olduğu gibi, nur topu gibi veledi de örgütlenme düşmanı toplum oldu.

Bu örgütsüzlüğün ve örgüt düşmanlığının sanatsal alana yansımaları da diyalektik bir karşıtlık olarak karşımıza çıktı. Zaten aktaracağım sanatsal örnekler de bir nevi böyle bir karşıtlık üzerinden anlam kazandı.

İlk ve belki en önemli diyebileceğim örnek, sadece protest müziğin değil tüm müzik dünyasının duayenlerinden biri diyebileceğimiz Ahmet Kaya. Eğer ki müziklerinin eşsiz ahenkli tınılarından biraz olsun sözlere uyandırabilmişseniz zihninizi, hemen tüm parçalarında "ben" öznesini fark edersiniz. Tüm müzik sözleri âdeta liberalizmin mottosu bireysel tutumu başa almış gibidir Ahmet Kaya'da "ben".

Tabii aynı dönem karşıtını da yaratmıştır Grup Yorum'la. Grup Yorum sadece bir müzik akımı başlatmamış, 12 Eylül'ün dayattığı bireyselci, örgütsüz ve örgütlenme düşmanı rüzgâra meydan okumuştur bol "biz"li şarkı sözleriyle.

Yakın zamanımızın iki benzer örneği ise gerçekten ibretliktir. Onur Akın ve Yavuz Bingöl örneklerini ele alırsak; Bingöl, amansız bir iktidar yandaşlığını benimser iken, Onur Akın nerdeyse hiçbir şey yapmadan konumunu yukarılara taşıyabilmiştir. Bingöl'deki iktidar yanında pozisyon alarak alçalma Onur Akın'ı doğal olarak daha sahiplenebilinir bir statüye yükseltmiştir. Bu ikisi hemen hemen aynı tarz müzik yapan iki yakın örneğin birtakım tercihlerle toplum nezdinde farklılaşmasına dair enteresan bir vakadır.

Peki eski şarkıları yeni nesil sanatçıların yorumlaması neye bağlanmalıdır? Tabii ki yeni enstrümanların kullanıma girmesi, teknolojik gelişim böyle bir olanak sağlamıştır ama esasen dinlemesini ve sözlerini çok beğendiğiniz bir sanatçı eski popülaritesinde değil, belki de sizdeki saygınlığını birtakım sebeplerle kaybetti, o şarkının tekrar yorumlanması şarkıdaki sözlerin ve müziğin tekrar sanatsal külliyata kazanılmasını sağlamaktadır.

Hepsine dair bir şeyler yazdık ama ben ne dinliyorum, izliyorum? Geniş anlamıyla arabesk fantezi ve ucuz pop diye kategorize ettiklerim dışında hemen hepsini dinliyorum. Ama dinlemeyi ve izlemeyi tercih etmediklerim bile bir şekilde karşıma çıkıyor, kulağıma geliyor. Mecbur muyum basit sıradan yerli dizileri tekrar tekrar replik olarak kısa videolarda izlemeye, mecbur muyum onların bayağı dizi müziklerini yine aynı short'larda dinlemeye?

Çok beylik bir laf var ülkemizde: Zevkler ve renkler tartışılmazmış. Al, tartışıyorum işte zevkleri ve renkleri...

 

NOT: Daha önce de yazmam durmuştu, hatta bu başlıkla bir yazım da var. Bir aydan fazla oldu. Korkunç bir deprem yaşadık, yazmamın son durmasının sebebi de budur. Ülkece çok büyük kayıplar verdik. Buradan kaybettiğimiz on binler için başsağlığı diliyorum tüm yurdumuza ve yakınlarına. Işıklar içinde uyusunlar kaybettiklerimiz. Depremden etkilenenlere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ülkece halkın örgütlü ve de örgütsüz dayanışması ile ayakta durabildik. Ama yüz yıllık kurumların nasıl da batağa saplandıklarına da şahit olduk. Dayanışma gösteren enerjinin hesap sormak için bir araya gelmesini dileyerek bitiriyorum.

faxri078@gmail.com