B 12 bir molekül, kullanımına göre vitamin. Bileşiminde değişik sayılarda karbon, oksijen, hidrojen, potasyum ve azottan oluşan kadim bir molekül.

Bu vitamini (yazının devamında kendisine molekül yerine vitamin diye sesleneceğim, o şekilde bilinişi daha yaygın) ilginç kılan, bu vitaminin hayvanlarda sentezlenir iken insanda sentezlenmeyişi.

Evrimin nasıl bir azizliği ki bizi insan eder iken bu özelliğimizi bizden almış? İnsan için o kadar önemli ki, kan yapımında ve sinir hücreleri oluşumunda hayati bir rol oynuyor. Ben bu vitamine taktım.

İlk insanlar avladıkları hayvanları tüketerek bu vitamin ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Hatta yerleşik hayata, yani tarım toplumuna geçene kadar da belki de sadece ağaç meyve ve yemişlerinden beslenmeleri vitamin tüketimlerine yetmediği için başka sağlık problemlerine maruz kalıyorlardı. Yerleşik hayata geçmeleri tarımı, yani tohumları ekebilip onlardan yeni sürgünler elde edebilmeleri ile sağlandı. Böylece diyetlerinin karbonhidrat ağırlığı artmış oldu.

Peki primatlardan evrimleşen ilk insanların diyetlerinde binlerce yılda ne değişti de ben bu yazıyı yazmak durumunda kaldım. Bu bir diyet yazısı değil, tarih yazısı da değil.

Binlerce yılda değişmeyen sınıflı toplumlardır. Sömürü ilişkileri yerleştikçe ve günümüzde en temel ihtiyaçlar, beslenme bile ticarileşince diyetlerinde protein bileşikleri eksilmeye de başladı.

Yeni tıp fakültesi mezunu meslektaşlar acilde meslek hayatlarına ilk adımlarını atarlar. Elde ve kolda omuza kadar uzanmayan tüm parmakları değil, birkaç parmağı etkileyen uyuşma ile başvuran hastaya hemman basar beyin bilgisayarlı tomografisini. Beraberce doktor odasında akut bir beyin kanaması ya da inmesi açısından incelenir hastanın tomosu ama ne inme lehine ne de kanama lehine değerlendirilir. Tomoda gördüğümüz bir nevi sünger beyindir.

Bilinen şey, kişinin entelektüel seviyesi arttıkça, bunu da çok okuyarak, yazarak ve de kültürel-sanatsal faaliyetlere katılarak artırabilir beyin girusları, yani kıvrımları derinleşir, katmanlaşır şeklindedir. Ama bu tomoda gördüğümüz kıvrımları az bombeleşmiş beyin çukurları yüzeysel olan nerdeyse üçte birini kaybetmiş beyinler ise genelde bu kerameti bol b 12 vitamininin eksikliğinin eseridir. Nerdeyse boş beyin bile denebilir bu manzaraya.

Başta da ifade ettim, b 12 vitamininin eksikliği sinir ve kan hücrelerinin oluşmasını sekteye uğratır. Uyuşmanın dışında kan eksikliği (kansızlıktır tıbbi karşılığı ama bende uyandırdığı argoda başka bir anlamdan dolayı bunu kullanmayı tercih ediyorum) de yapar ve bunun belirtilerinden biri de baş dönmesidir ve düşme ile de sık sık başvurur acile.

Neyse, bu kadar tıbbi bilgiden sonra gelelim sadede. Tabiri çok seviyorum uyak tamlaması olduğu için, ilk insanlar günümüz insanından katbekat daha fazla et yiyorlardı. Nasıl oldu da binlerce yılda insanoğlunun birim zamanda yediği et miktarı azaldı?

Semt pazarında muhabir soruyor vatandaşa: "Maydanoz çok pahalılaşmış, ne diyorsunuz?"

Yurttaş da cevap veriyor: "Onu da yemeyiveririz olur gayri."

Yahu sen "onu yemesek olur, bunu yemesek olur" diyorsun ama çocuğun yemese gelişimi eksik kalır.

Mental retardasyon, yani zekâ geriliği ilerleyici değildir ama eskiden et de yemeyen insanımız b 12'yi tedarik edebileceği süt ürünleri, yumurta gibi hayvansal ürünlere de artan hayat pahalılığından ulaşamaz oldu.

Bu öyle bir kısırdöngü ki, et, tavuk, yumurta yemesin, sana biat etsin. Sorgulamasın neden on binlerce yıl önce yaşamış atalarımız bizden daha çok et yiyebiliyordu diye.

Aziz Nesin, "Türk halkının yüzde 60'ı aptal" dedi. Rivayete göre genelkurmay hızlıca bir araştırma yaptırıp hiç de öyle olmadığını ispatlamaya çalıştı. Aziz Nesin de bunun üzerine oranı revize etti. Aziz Nesin'in bu tespitinde kendince gerekçeleri var.

Eureka eureka, ben buldum. Irktan bağımsız ve oransal bir tartışmaya girmeden süregiden düzenin biraz da sorumlusunun bu et yemeyen, niye yemediğini sorgulamayan bu kitledir diyorum. Onları herhangi bir şekilde aşağılamıyorum.

Nâzım Hikmet "kabahatin çoğu sende" diye yazdı şiirini. Bizim hareketimiz de sık sık halkın yoksulluk kaynaklı muhakeme beceriksizliğini kendince mahkûm eder.

En nihayetinde "bizi bu hale düşürenler utansın" diyen haklıdır bunu demekte, ama yetmez, onu o hale düşürenleri de yerinden, iktidarından düşürmelidir.

faxri078@gmail.com