Doğumunuzda kaderiniz nerdeyse belli ise, tabii ki empati yapmanız gerekecek birçok insan vardır.

En son yerinde olmak isteyeceğiniz insanların yerine koydum kendimi bu sefer.

Nasıl bir coğrafyada ya da nasıl bir ailede dünyaya geldiğinize bağlı olarak yaşamınızın bir evresinde karnınızı doyurabilmek ya da yaşamak için, işte adına ne demek isterseniz, etinizi satmak zorunda kalabilirsiniz.

Öyle tek sefere mahsus böbrek, karaciğerin bir kısmını belirli bir bedel karşılığında satmak değildir anlatmak istediğim.

Her gün, daha doğrusu güneşin aydınlatmadığı her gecenin derin karanlığında bedenlerini satmaktadır HAYAT KADINLARI.

İşlerini icra etmek için bir erkek aracıya, yani p.........e  ihtiyaçları olmasının ve daha adı sanı olmayan bir sürü belanın başlarına musallat olması dışında çok sınırlı bir süre de çalışabilir hayat kadınları.

Büyük değil, çok büyük şehirlerde gece hayatı gece yarılarına kadar devam ederken ancak ellerin ayakların kesildiği kısıtlı bir sürede bedenlerini satabilirler.

Sabah 6'da hayatın başladığı düşünülürse, vergisiyle, haracıyla, kötü muamelesiyle ancak 3 ya da 4 saatlik bir mesaidir.

Birim saat başına benim gibi bir doktorun aldığı ücretin yanına bile yanaşamayacağı bu bedel, tüm yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli maddi karşılığı ya verir ya vermez.

Başka da hiçbir gelirleri yoktur.

Olsa da zaten bu işi yapmazlar.

Yani öyle hiç de göründüğü gibi kolay, parası bol bir iş değildir onlarınki.

Fazla görmüyorum onlara bu parça başı işleri karşılığında aldıkları ücreti.

Ben daha adil, eşitlikçi ve kimsenin yaşamını sürdürmek için etini pazara koymayacağı bir düzen için mücadele ediyorum.

Herkesi çağırdığım gibi, hayat kadınlarını da olabildiğince bu mücadeleye katkı sunmaya çağırıyorum.