Geçmişte toplumun bir rengi olmaktan, temsilcilerinin ve sömürenlerinin iktidar olmasını bir eleştirel yazı ile değerlendireceğim.

Yıllar öncesi AKP iktidarının deneme hamlelerinden biri. Şanlıurfa'da bir aile, ilkokul çağındaki çocuklarının başörtüsü ile okula gitmesi için çaba harcıyor ve medyaya yansıyor bu olay ve çocuğun annesinin olayı tasvir şekli durumu ortaya koyuyordu: "belki çocuğum eğitiminden geri kalacak ama..."

Siyasi ve daha çok inançsal temsilcilerinin ağır hareket etmeleri olgunluklarının göstergesi olan bir ağırbaşlılıktan kaynaklanmıyor. Milyonların yoksulluğunu, belki de açlığını umursamamalarından kaynaklı bu ağır hareketler.

Çocuğunu acile getirdi annesi, "burnu kanıyor" dedi. Ben olası sebeplerini sorguluyorum, bu arada yapmam gereken şekilde çocuğu izliyorum, burnu tekrar kanayacak mı diye.

Aktif kanaması olmayınca anneye, "Gözleme alacağız çocuğu, kanarsa tampon yapacağız," dedim. Kapkara çarşaf içinde annesi, ille, "Burnu yakmayacak mısınız," diye soruyor. Ne kadar da yakmaya meraklısınız? Sivas'ta yakmadınız mı 37 canı?

Çocuğun mide bulantısını açlığına bağladım ve evden getirmiş olduğum elmalı pastalardan iki tanesini, koşarak peçete içinde kendisine ikram ettim.

Çocukluğumuzda kafamızda canlanan turist manzarası: iricene erkek yanında sarışın kadın, arkada büyük kız çocuğunun yanında küçük erkek kardeşi şeklinde. Günümüz turist manzarası: sakallı erkek arkasında 4 tane çarşaf içinde kadın.

Sosyal medya paylaşımları var ya, evlere şenlik. Dört tarafı çöl çorak topraklar, insan yapımı birkaç derme çatma bina bozuntusu manzarası önünde birkaç cümle akıllı laf edenleri ne kadar da övgüyle propaganda edebiliyorlar.

 Hiç usanmadan her cuma "hayırlı cumalar" mesajı paylaşan tipler de var. Hatta cuma mesajını pazartesi yayınlayanına da rast geldim, uyarımla sildi paylaşımını.

Kendi karınca kararımca, kalp kırmadan bu her cuma salvolarına kendimce cevap veriyorum. Bu yazı da o cevaplardan biri. Sol ve laik duyarlılığı olanlar neden böyle atak değil acaba?

Türküyü bile değiştirdiler.

Nerde mektepten çok zindan görseniz dizeleri, nerde mektepten çok camii görseniz şekline döndü. Her okulun karşısında, yanında mutlaka bir tane cami var, fazlası da var. Bir ayrıntı daha, her yerin suyu kesilebilir ama caminin kesilmez.

En derin karanlığın bile az da olsa aydınlığa, ışığa ihtiyacı vardır. Kendi kötü emellerini nasıl gösterecek karanlık dışarıya?

Elbette her akşamın sabahı, her karanlığın da bir aydınlığı olacak.

İşçi iktidarında diyecekleri şey: Allah razı olsun bu komünistlerden...

 

faxri078@gmail.com