Bir güvenlik arkadaş bir ricada bulunuyor, ben ricasını gerçekleştiriyorum ama bazı bilgilerine ihtiyacım var. Barkodu almış, bana bırakmış, ortadan kaybolmuş. Bakıyorum sağıma soluma, önüme arkama bakıyorum, sesleniyorum adını bilmediğim güvenlik arkadaşa “güvenlik” diye, ortalıkta yok, bekliyorum, gelsin işini halledeyim ama sıradaki hastalar beklemiyor benim önümdeki boşluğu görünce. En sonu bizim panik düğmesi dediğimiz hasta ya da yakını şiddetine maruz kalma durumunda hızlıca güvenlikleri intikalini sağlayan düğmeye abanıyorum. Ortalıkta gümbür gümbür beyaz kod sireni çalarken telaşla 3-4 güvenlik doluşuyo muayene alanına. Ben de “Vukuat yok, asayiş berkemal,” demek için güvenlik arkadaşın ricasını, kendisinin ortadan kaybolduğunu, ona ulaşmak için düğmeye bastığımı ifade ediyorum.
***
Hasta gelmiş şikâyetlerini dinliyorum, o da güvenini ifade etmek için, “Önce Allah, sonra siz,” diyor. Ben düzeltiyorum: “Önce Allah, sonra benden kıdemli Dr K.” Sonra, “3 numeroda ben,” diyorum.
***
İdrar yolları şikayeti ile acile başvuran kadın hastaya hafta sonu olduğu ve poliklinikler kapalı olduğu için antibiyoterapisini düzenleyip göndermeyi planlıyorum kafamda. Hasta kendi verdiği ifadeyi, yani benim ondan aldığım anamnezi hiç umursamazcasına ille, “Tahlil bakmayacak mısınız,” diye soruyor. Ben de o tip acil olmayan talepleri için polikliniklere randevu alarak başvurabileceğini belirtiyorum. O biraz somurtup istediğini alamadı ya, ayrılıyor elinde ilacını yazdığım barkoduyla. Dakikası geçmeden yakını peydah oluyor karşımda ve aynı talebi adeta hesap sorar gibi soruyor, “Tahlil yapmayacak mısınız,” diye. Ben de aynı cevabı veriyorum. Hasta yakını, “O zaman ben de yukarı (poliklinik katını kastediyor) çıkacam, orda doktoru bekleyecem tahlil için,” diyor. Beyefendi polikliniklerin randevuyla çalıştığını unutmuş ama başka unuttuğu şeyi ben hatırlatıyorum: “Bugün cumartesi, poller kapalı,” diyorum. Hasta yakını arkasından cırcırböceği sesleri...
***
Shiftimi bitirmişim, hemşire deskinin arkasında sonuçlarımı bekliyorum. Bir hasta karşımda beliriyor, herhalde doktor olduğumu anladı: “Ben Türk doktora muayene olmak istiyorum.“ Benden nöbeti devralan hekim arkadaşın şivesini beğenmemiş olacak ki ben gayet spontane, gayriihtiyari refleks olarak, “Kürdüm ben,” diye cevap veriyorum.
***
Özellikle güvenlik arkadaşlarla bir totem halini almış horlama perdesi arkasındaki karşılıklı hırlama egzersizlerimizi yeni başlamış tıbbi sekreter arkadaşa da öğretmeye, yaptırmaya çabalıyoruz. Kayıt yaptırmış ama muayeneye gelmeyen “hastaları” seslenerek son kez çağırıyoruz. Yeni veri girişi arkadaş cılız sesiyle sesleniyor ama sesini kendisinden başkası duymuyor. Biz de, “Yap biraz hırlama, sesin açılır,” diye gaz veriyoruz. O gayret edip sıradaki hastanın ismini sesleniyor.
“....... TOP”, hastanın ismi. Kahkahalar.
***
Orta yaşın biraz üstünde bir amca geliyor, şikâyetlerini dinliyorum, tedavisini düzenliyorum, o rapor istiyor. Ben acil olmayan talepleri için polikliniklerin henüz açık olduğunu belirtip rapor talebini reddediyorum. Amca başlıyor, “Ya eskiden daha iyiydi,” diye. Amca kendini sokak röportajında zannedip başlayacak sövmeye henüz yönetenlere, ben engel oluyorum. Benim gibi politik, siyaset yapmaktan çekinmeyen birine bile, “Amca, burası siyaset yeri değil,” dedirtebiliyor o amcanın yarattığı atmosfer. Acaba rapor yazsa idim amca sokak röportajındaki yandaşa dönüşebilir miydi? Merakımla kalakalıyorum.