RIFAT ILGAZ'IN CİDE'Sİ – II

CİDELİ RIFAT ILGAZ SOFRASINDAYIZ Cide'nin coğrafi yapısı

Cide, Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz Bölümü’nde, Kastamonu iline bağlı, yüzölçümü 664 km2 olan bir ilçedir. Kastamonu il alanı içinde % 5'lik bir yer işgal eden Cide’nin, il merkezine uzaklığı 135 km’dir. Cide, kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Doğanyurt (Kastamonu), güneydoğusunda Şenpazar (Kastamonu), güneyinde Pınarbaşı (Kastamonu) ve batısında Kurucaşile (Bartın) olan, yeşil ve mavinin buluştuğu tipik bir Karadeniz sahil ilçesidir.

Cide'de tipik Karadeniz iklimi görülür. Dört mevsimin yaşandığı Cide’de, sıcaklık değerleri nem ile doğru orantılıdır. Yağış ile sıcaklık ters orantılı olup, sıcaklıklar mayıs ayında yükselmeye başlar ve temmuz ayında maksimum değere ulaşır. Ortalama sıcaklık, yazın 20-24 derece iken, kışın 5-6 dereceye kadar düşer. Cide'de donlu günler denizin ılıman etkisi nedeniyle çok fazla olmamakla birlikte, bazı yıllarda azalmış ve bazı yıllarda artmıştır.

Cide’de tipik Karadeniz iklimi görülmesine rağmen, Batı Karadeniz bölümünden daha fazla yağış alır. Bunun nedeni, Cide'nin güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda olup, yağış getiren rüzgârlara dik konumda olmasıdır. Arazi kuzey rüzgârlarına açıktır. Nemli olan karayel rüzgarı, denizden karaya doğru eserken, taşıdığı nemi güneybatı-kuzeydoğu doğrultusundaki yamaçlara bırakır. Yıllık yağış ortalaması 948 mm ile Batı Karadeniz Bölümü yıllık yağış ortalamasının üstündedir. Cide'de yağışın yıl içindeki dağılımı da Karadeniz iklimine nazaran düzensizdir.

Festival kenti Cide

Edebiyattan yemek kültürüne, kınalı kaşıktan sarı yazmaya, folklorden orta oyununa, müzikten fotoğrafçılığa kadar pek çok; sanatsal, kültürel, yerel ve sosyal yaşama özgü içerikleri kapsayan bu festival, yerli ve yabancı konukların ilgisini çekmektedir.

'Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali', artık geleneksel olarak Temmuz ayı ortalarında yapılmaktadır... Batı Karadeniz kıyısında, Küre Dağları’nın eteğindeki Kastamonu’nun Cide ilçesi, püfür püfür bir mevsim geçiriyor. Cide’nin 11 kilometrelik kesintisiz kumsalında, deniz suyu sıcaklığı 22 derece civarındadır. İlçede geleneksel 'Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali' yapılıyor. Edebiyat söyleşileri, sergiler, konserlerle dolu bir hafta sonu sizi bekliyor.

"Ne iyi etmiş de anam beni bu cana yakın memlekette doğurmuş," diyor Hababam Sınıfı'nın ölümsüz yazarı Rıfat Ilgaz bir eserinde. Haksız da sayılmaz. Amasra sahilinden Cide yönünde, sahil yoluna girdiğinizde, yemyeşil maki örtüsüyle kaplı dağların eteklerinde oluşan minyatür koyların içlerinde küçük tekneleri gördüğünüzde, masal diyarına yaklaştığınızı hissediyorsunuz. Kıvrılarak uzayan dağ yolları, her virajda sürpriz bir manzara çıkarıyor karşınıza.

Sırtını Küre Dağları ile sahildeki Kestane Dağı’na veren Cide’nin merkezi, 6 bin nüfuslu bir kasaba. İlçenin çevredeki 85 köyüyle birlikte, kağıt üstündeki toplam nüfusu 55 bin civarında. Çoğunluk büyük kentlerde yaşadığı için gerçek rakam; 23 bin. İlçenin önünde 11 kilometrelik kesintisiz kumsal uzanıyor. Merkezden 10 kilometre uzakta ise, Küre Dağları Milli Parkı başlıyor. Bu alan, yabanıl yaşam meraklıları, maceracılar ve fotoğraf tutkunları için, inanılmaz bir görsel zenginlik kaynağıdır.

Eski Cide evleri

Cide’nin merkezinde yürüyüşe çıktığınızda, geçmişin mimari dokusunu görmek isterseniz, Kasaba Mahallesi’ne uğrayın. Koruma kapsamına alınan, ÇEKÜL Vakfı’nca restorasyonu planlanan 38 ahşap, cumbalı evin önemli bölümü burada. Atatürk Caddesi’nden geçerken, dikkatinizi iki katlı, ahşap, yeni bir yapı çekecek. Bu bina, 1993'te aramızdan ayrılan Cideli yazar Rıfat Ilgaz’ın doğduğu ev. Tam altı yıllık mücadelenin sonucunda, Kültür Bakanlığı’nca satın alınan bu ev, Cide Belediyesi’nce aslına uygun olarak yeniden yaptırıldı. Rıfat Ilgaz Evi, yazarın özel eşyaları, fotoğrafları, kitaplarının sergilendiği müzeye dönüştürüldü. Geçen yıl açılışı yapılan kültür evinde, bir de kitaplık yapıldı. Rıfat Ilgaz Kitaplığı, 12 Temmuz’da festival kapsamında düzenlenen törenle açılmıştır.

Kınalı tahta kaşık ve sarı yazmalar

Cide’nin ünlü sarı yazmalarını, köylerinde elde yapılan tahta kaşık ve kepçelerini, çarşıdaki mağazalarda ve hediyelik eşya satıcılarında bulabilirsiniz. Sarı yazmanın desenlerinde bölgenin çiçekleri, bitkileri sembolize ediliyor. Yazmalar geçmişte sadece başörtüsü olarak kullanılırmış. Günümüzde, çarşıdaki mağazalarda sarı yazmadan pantolon, bluz, çanta, masa örtüsü dahil, sayısız ürün yapılıp sunuluyor. Eğer esnafla sohbet ederseniz, sarı yazmaların nerede üretildiğini sorarsanız, size şaşırtıcı bir cevap verebilirler. Desenleri tahta kalıplara kazınan, kumaşa elle basılan Cide’nin ünlü yazmaları, (bir iddiaya göre); bir süredir Tokat’ın Yazmacılar Çarşısı’nda üretiliyor. Cide’de bu işi yapan kalmamış artık...

Yok olması yakın bir başka Cide zenginliği de, acı bal’dır. Dağlardan çok küçük miktarda elde edilen ve şifalı kabul edilen bu balın, neredeyse tamamı toptan şehir dışına satılıyor. Altın değerindeki acı balı, Cide çarşısındaki bakkallarda, marketlerde aramayın boşuna. Sadece av malzemeleri satan bir dükkânda ve bir terzide bulunuyor, nedense...

Benim de üyesi olduğum, Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın (WWF), Avrupa’daki en güzel doğal ormanlardan biri ilan ettiği 'Küre Dağları Milli Parkı', doğa severler için başlı başına bir cennet. Yüzlerce yıllık ağaçların, uçsuz bucaksız kanyonların, vadilerin arasında geyik, karaca, vaşak, yeşil ok yılanı, kızıl tilki, su samuru gibi soyu tehlike altındaki hayvanlar yaşıyor. Parktaki 675 bitki türünden, 109'u endemik. 129 kuş türünden 46’sının soyu tehdit altında.

Eğer ormanlar sizin ilginizi çekmiyorsa, sadece denizle ilgileniyorsanız, Cide merkezindeki 11 kilometrelik kumsaldan faydalanabilirsiniz. Eğer el değmemiş koy arıyorsanız, otomobilinize atlayıp Bartın'a doğru yola çıkın. 13 kilometre sonra karşınıza, yemyeşil dağların ortasında, hilal şeklindeki Gideros Koyu çıkacak. Homeros, İlyada'da bahsettiği Heneti adlı kavmin bu koy çevresinde yaşadığını söylüyor. Çevredeki Erken Bizans Döneminden kilise ve yapı kalıntılarını bugün de görmek mümkün. Karadeniz'in fırtınalarına kapalı hilal şeklindeki koyun denizi kumludur. Cide'den İnebolu yönünde 10 kilometre uzaklıkta gerçek anlamda el değmemiş bir koy bulunuyor: Çoşnaraltı. Otomobilinizi karayolu yakınında bırakıp, patikadan yürüyerek ulaşmanız gerekiyor. Sahili kum. Çevredeki kaya yapısı büyüleyici. Bu nedenle Çoşnaraltı, fotoğrafçıların gözdesi. Aydos, Denizkonak, Uğurlu, Çayyaka, Akbayır, İlyasbey sahilleri de Cide'de denize girmeye uygun diğer bölgeler sizi bekliyor... Sarı Yazma Festivaline gelip de Karadeniz kıyısından Küre Dağları'na ve Kestane Dağı'na uzanan bu eşsiz ormanlık coğrafyada yer alan Cide köylerini de görmelisiniz.

Dünyanın 99 haline tanıklık eden ve Anadolu coğrafyasını arşınlayan "Modern Seyyah, Yoleri Gezgin Derviş"in Cide izlenimlerinden oluşan bu gezi dosyası, Cide'yi merakla keşfetmek isteyenlere reçete özelliğindedir.

Cide'de, Anadolu insanının konukseverliğine tanık olup yaşayacaksınız. Bu devirde, inanılmaz bencil kirliliklerin yaşandığı ortamlarda, bu denli güzel ve temiz kalpli insanların olmasına şaşıp kalacaksınız. Konuklarını el üstünde ağırlayan bu dost canlara teşekkürler... Kınalı tahta kaşık ve al yazmalı Cide güzellerin elinden tandır kebabı ve organik yiyecek yemenin, dayanılmaz hafifliğini yaşamanın farkını göreceksiniz. Cide'ye yeniden gelmeniz için pek çok neden vardır.

Cideli Rıfat Ilgaz sofrasındayız

Bu farklı gezimin alternatif turizm potansiyeli yüksek olan Cide turunda, öncelikli olarak ziyaret ettiğim RIFAT ILGAZ MÜZE EVİ'nin sihirli atmosferini özümsemek için, Cideli eğitimci yazar ve şairin özyaşamı hakkında sizi bilgilendirmek ve Rıfat Ilgaz ile bir edebiyat yolculuğuna çıkmanızı isterim. Cide'ye gelip de bu bilgiden yoksun olmadan dönmenize asla razı olmam. Rehberimiz: Cideli Rıfat Ilgaz...

Cide'de, Rıfat Ilgaz sofrasında; kitap yenir, demli şiir içilir...

Cide gezinizde, kent gezi rehberi yanı sıra, Cide'nin marka ismi olan RIFAT ILGAZ kitabından bölgeyi ve insan manzaralarını anlatan öyküleri ve şiirleri de mutlaka okuyunuz. Bu gezinin sizde unutamayacağınız izleri belleğinize kazınacaktır. Cideli Rıfat Ilgaz'ın farkına varacaksınız, yeniden...

Cideli Rıfat Ilgaz'ın özyaşamöyküsü

Türk edebiyatının usta kalemi olan, eğitimci, yazar ve şair Rıfat Ilgaz, 1911 yılında Kastamonu'nun Cide ilçesinde doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27.07.1927'de, günlük Nazikter Gazetesi'nde yayımlandı. Ayrıca, Açıkgöz (Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayımlanmaya başladı.

Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu. Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında bulunan Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938'de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliği'ne atandı.

1939'da İstanbul Karagümrük Ortaokulu'nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz'ın yazı ve şiirleri büyük dergilerde yayımlanmaya başladı. 1940'ta Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Hasan Tanrıkut, Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel'le tanıştı. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942'de Yürüyüş Dergisi'ni çıkardı. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A. Kadir, Nâzım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştı.

1943'te ilk kitabı Yarenlik'i yayımladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944'te Sınıf adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. Pertev Naili Boratav, Sınıf için, "Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat Ilgaz'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak bir şey yoktur," diye yazdı.

1945'te Gün Dergisi çıktı. Ilgaz bu dergide sekreterdi. Bu dergide yazıları yayımlandı. Aziz Nesin'in Cumartesi Dergisi'ne ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946'da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisi'ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardı.

Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra, Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumu'nda yattı. Şubat 1947'de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz'un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin, daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi.

Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu. 1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler.

1952-1960'da Tan Gazetesi'nde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk'un çıkardığı Dolmuş Dergisi'ne 'Stepne' takma adıyla yazılar yazdı. "Hababam Sınıfı", "Pijamalar" ("Bizim Koğuş"), "Don Kişot İstanbul’da" bu dergide dizi olarak yayınlandı. "Hababam Sınıfı"nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle ‘Stepne' (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953'te Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı.

1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra, kendi adıyla yazı ve şiir yayımlama özgürlüğüne kavuşan Rıfat Ilgaz, Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi. Sınıf Yayınları'nı kurdu ve kendi kitaplarını yayımlayabildi. 1970'te Basın Şeref Kartı'nı aldı. 1974'te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide'ye yerleşti.

12 Eylül 1980'de, sıkıyönetim döneminde, pek çok aydın ve sanatçı ile birlikte, Rıfat Ilgaz, TCK'nın 141. ve 142. maddeleri kapsamında "düşünce suçu" işlediği gerekçesiyle gözaltına alındı ve bir süre askeri cezaevinde tutuklu yattı. Tutukluluğu sona erince İstanbul'da, oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar (1993) yaşamaya başladı. Bu olaylar Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra adlı kitabında anlatılır. Onu hepimiz Hababam Sınıfı'nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına karşın onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir.

Kitaplarında; çağdaş, ileri görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir. Yıllarca bizden kendisini uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda ülkemizdeki gelişmeler Rıfat Ilgaz adını yeniden yüceltti. 3 Temmuz 1993'te Sivas’ta, Madımak Oteli’nde gericiler tarafından diri diri yakılarak öldürülen (aralarında can dostu ve yakın arkadaşı Asım Bezirci'nin de olduğu) 35 sanat ve kültür insanımızın acısına dayanamayan Rıfat Ilgaz, 7 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrıldı. Rıfat Ilgaz'ın bıraktığı yerden eksik işlerini devralan ve babasının isteğine uygun olarak çalışmalarını sürdüren oğlu Aydın Ilgaz, baba meşalesini onurla taşımaktadır. Rıfat Ilgaz'ın ve tüm demokrasi şehitlerinin ölümüne neden olan canileri, tarih çoktan unuttu ve çöplüğüne attı. Oysa, Rıfat Ilgaz ve tüm aydınlarımız, eserleriyle hep yaşıyorlar. Işıkları rehberimiz olsun...

Rıfat Ilgaz'ın şiir kitapları

Yarenlik (1943): 1946'da ikinci basımı yapıldı. Sınıf (1944): Kovuşturmaya uğradı. 6 ay hapis yattı. Yaşadıkça (1947): Toplatıldı. Devam (1953): Toplatıldı. Üsküdar’da Sabah Oldu (1954). Soluk Soluğa (1962): Yeni şiir çok azdır, genellikle derleme. Karakılçık (1969). Uzak Değil (1971). Güvercinim Uyur mu (1974): Kulağımız Kirişte (1983). Ocak Katırı Alagöz (1987). Çocuk Bahçesi (1995). Çocuklar için şiirler, Bütün Şiirleri (1983): 9 cilt olarak. Bütün Şiirleri: 1927-1991: 2004'te yeniden basıldı.

Cideli Rıfat Ilgaz’a selam olsun!

Uygarlık beşiği olan Anadolu'nun kuzeybatı Karadeniz kıyısında bulunan ve bir turizm ve kültür cenneti olan Cide'nin tanıtımında, marka isim olan eğitimci, yazar ve şair Rıfat Ilgaz'dan, Cide sokaklarını dolaştıktan sonra, Cide Deniz Fenerine çıkıp bağıra bağıra okuduğum bu özgün şiir seçkisi ile tüm okurlarımı selamlıyorum, yeniden... (*)

PARMAKLIĞIN ÖTESİNDEN -3-

Göremedik sıkıntısız yaşandığını,

Rahatın şiirini yazamadık,

Ne kadar uzak

Heveslerimle içli dişli yaşamak,

Üzmek hastalıklı şiirlerle

Esimi, dostumu;

Mezar tasları kadar, ölçülü

Beyitler düzmek boy.

İçliyimdir herkes kadar,

Düşündürür beni de şu gökyüzü,

Kuş cıvıltısı, nar çiçeği...

Geçtik bir kalem üzerinden.

Huyumdan ettiniz, Cideli Kızları,

Sekiz düğününden önce

Penceremin altından geçenler,

Saçları dağınık, gözleri uykulu,

Çoraba, tütüne gidenler,

Beni huyumdan ettiniz!

Yorgun gözlerinizdeki acıyı

Dert edindim kendime.

Saçlarını tezgahına yolduranları,

Sıtma gebesi tazeleri görmeseydim,

Boşuna harcayacaktım sevgimi.

Şimdi şu parmaklığın ötesinde kaldı

Bütün çalışanlar;

Teker teker sökülmüşüz toprağımızdan,

Havamızdan, suyumuzdan olmuşuz.

Yasamaktayız ayni çatının altında

Daha mahzun, daha hesaplı.

Rahat günlerin işçisi olacaktık,

Rahat günlerin şairi:

Bir çift sözümüz vardı

Nar çiçeği, gül dalı üstüne,

Dudaklarımızda kaldı!..”

Rıfat Ilgaz

Saliha Buzok'un 'Ağır Miras'ı 4’üncü baskıya ulaştı Cezmi Ersöz'den: Yok karşılığı yüzünün Rasim Öztekin'in kızı cenazede gözyaşlarına boğuldu: 'Bak baba, birlikte aynı sahnedeyiz' Varol McKars'tan: Washington DC-2: Kara bahtlı şehrin Beyaz Saray'ı 4 yıllık aradan sonra Orhan Pamuk'tan yeni roman: 'Veba Geceleri'