Bir açık hava müzesi olan Anadolu coğrafyasının her yanı, bir dünya cenneti özelliğinde ve güzelliğindedir. Türkiye’nin kuzeybatısında yer alan Çanakkale ili ve Kaz Dağları, antik çağdan günümüze uzanan pek çok medeniyetin ve kültürlerin izlerini taşıyan çok özel bir yerdir.

İda (Kaz) Dağı batı yakasında bulunan bereketli Kumkale / İlyon Ovası’nda yer alan Troya Antik Kenti, Tahta At, Troya Medeniyeti ve 1915 Çanakkale Savaşları ile daha çok tanınan Çanakkale’nin bu şirin köyünde (Teyfikiye’de) mola verdim bu kez. Çanakkale il merkezine 44 kilometre uzaklıkta bulunan Teyfikiye köyü ve Troya Müzesi, bölgede gezilip görülmesi gerekli yerlerin başında gelmektedir.

Bölgeye daha önce de gelmiştim. 2010 yılında TRT Belgesel Kanalı için çektiğim Anadolu Su Medeniyeti (13 bölüm) ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı için çektiğim Uygarlık Harikası Anadolu Karızları adlı belgesel çalışmalarım için, Çanakkale ve Kaz Dağları çevresinde çalışmıştım. Çanakkale Savaşı ve Troya medeniyeti hakkında az da olsa bilgi sahibiydim. Bugünlerde, Kanadalı bir şirketin Kaz Dağları’nda siyanürlü-arsenikli altın çıkarmak için, 200 binden fazla ağacı katletmesi, bölgenin tarım, içme ve kullanma suyunun kaynaklarını kirletmesi, endemik flora ve fauna örtüsünü tehdit etmesi riskine karşı başlatılan ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ eylemlerini gözlemlemek amacıyla bölgeye tekrar bir seyahat ettim.

Geçtiğimiz yıl (2018) Çanakkale’de bulunan Troya Medeniyeti’nin UNESCO’ya kabulünün 20. yılı kutlamaları nedeniyle, bölgenin alternatif turizm ve kültür potansiyelini tanıtmak amacıyla bir proje sundum. Ne yazık ki bu projem bildik birileri tarafından çalındı ve çok kötü bir belgesel olarak nemalandırıldı. Her şeye karşın, Çanakkale’nin tanıtılması, bir Anadolu medeniyeti kültürü olan, uluslararası, ulusal ve yerel zengin miraslarının öne çıkarılması için yine yollardayım.

Kaz Dağları’nın 450 metre rakımlı yamacında bulunan Balaban köyünün üzümü, Afrodit Havuzu ve dünyada ilk güzellik yarışmasının yapıldığı Ayazma Arenası ile ünlü Bayramiç ilçesinde bulunan bereketli elma bahçeleri, Ezine ilçesinin marka peyniri, sütü ve sucuğunun üretildiği yerleri gezdikten sonra, Modern Seyyah’ın yolu, domatesi ve biberi ile ünlü İlyon / Kumkale Ovası’na düştü.

Türkmen güzeli Sarıkız, Helena, Hektor ve Paris’in otağı Kaz / İda Dağları’nda kaynağı olan Kara Menderes Çayı; Kaz Dağları’ndan gelen Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne dökülen ve Kumkale / İlyon Ovası’nı sulayan bereketli su kaynağı olarak akmaktadır.

Teyfikiye köyünün eski adı Hisarcıklıoğlu... Çanakkale’den köye ulaşım da bulunmaktadır. Köyde konaklamak ve yemek için pansiyon ve lokantalar vardır. Yoğurtlu ve soslu köy mantısı ve Ege-Trakya yemeklerini köyde yemelisiniz. Özellikle köy meydanında bulunan antik tiyatrodan, Ayan Oros üzerinden günbatımı görseli, sizi büyüleyecektir.

Bu gezimde bana rehberlik yapan, Troya’nın Gelini Helena kitabının yazarı Yusuf Ay, Çanakkale’nin tanınmış çiftçilerinden Hulki Akbaş ve Teyfikiye köyü Muhtarı Cahit Toprakkarıştıran’a teşekkür borçluyum.

Teyfikiye Köyü’nün çok kitap okuyan bilge kişisi ve bölge hakkında geniş bilgilere sahip olan Mehmet Ali Toprakkarıştıran (81), OPET tarafından köylerine yapılan turistik düzenlemelerden memnun olduğunu ve dünyaca ünlü domates üreten Teyfikiye köyünün artık turizm merkezi olarak tanınmasından oldukça memnun olduklarını vurguladı. Aslında Teyfikiye köyüne gelen yerli ve yabancı turistlere köy kahvesinde, Troya Savaşı’nın geçtiği mekânlarda bilgi veren 81 yaşındaki Mehmet Ali Toprakkarıştıran, Antik Troya Kenti ve 1915 Çanakkale Savaşı’nın geçtiği yerler hakkında elinde bastonu ile heyecanla dramatik canlandırmalar yaparken, yitik medeniyete yolculuğun izlerinin sergilendiği Troya Müzesi’ni, mutlaka gezilip görülmesi gereken yer olarak adres göstermektedir. İyi de etmektedir.

Köyde bulunan hediyelik eşya yapan ve satan atölyelerin yanı sıra, 1453 yılında İstanbul’u alan Fatih Sultan Mehmet ve 1915’de “Çanakkale geçilmez,” diyen 57. Alay Komutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün, Çanakkale Zaferi ardından söyledikleri, “Hektor’un intikamını aldık,” sözü ile taçlaşan Troya Medeniyeti’nin izlerinin bulunduğu Troya Müzesi gezimiz sürüyor.

Dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Troya Müzesi, Antik Çağ’dan günümüze uzanan Anadolu medeniyeti izlerinin ve bulgularının yer aldığı çok özel ve modern bir müze olma özelliğini taşımaktadır. Üç katlı dikdörtgen piramit şeklinde olan müze içinde, Troya kültüründen kalan arkeolojik bulgular yer almaktadır.

Ünlü Çanakkale domatesinin yetiştiği bereketli bir ova burası. Troya Ören Yerleri eski Kazı Başkanı Malfrat Kofman (Osman), “Her tarihi eser, bulunup çıkarıldığı topraklarda kalmalı ve korunmalıdır. Dünyanın en ünlü mitolojisinin bulunduğu ve Anadolu medeniyetinin yaşadığı bu kutsal topraklarda çıkan tüm tarifi bulgular, insanlığın ortak mirasıdır. Korunmalı ve tanıtılmalıdır. Kıymetini bilin,” demişti.

Ünlü Tarihçi Homeros’un İlyada ve Odessa adlı eserlerinde yer alan pek çok mitolojik öykünün dramatik canlandırıldığı ve seslendirildiği müzede, bir detay olarak şu mitolojik öykü ile siz değerli hayatı keşfetme merakı olan gezginleri selamlıyorum, yeniden.

Gazeteci yazar Haluk Şahin Abi’nin başlattığı ‘Bozcaada İlyada Okumaları’, dünyanın değişik ülkelerinden gelen şairlerin de katılımı ile Teyfikiye Arenası’nda da yapılmaktadır. Teyfikiyeli köylülerin ilgiyle izlediği ve dinlediği İlyada Okumaları’ndan, güzellik yarışmasının yapıldığı, dramatik canlandırmalı bir mitolojik öykü:

Üç Güzeller Mitolojisi: Tanrıça Thetis ile Kral Peleus’un düğününe davet edilmeyen Nifak Tanrıçası Eris, düğünü bozmak için altın bir elmanın üzerine “en güzeline” yazarak düğünün ortasına atar. En güzelin kim olduğu konusunda tartışan tanrıçalar Hera, Athena ve Afrodit, Büyük Tanrı Zeus’un yanına giderler. Zeus, kararı çoban Paris’in vermesini ister.

Üç tanrıça, onlara yol gösteren Hermes ile İda Dağı’na gelip Paris’i bulurlar. Her bir tanrıça, Paris’in kendisini seçmesi karşılığında vaatlerde bulunur. Zeus’un karısı olan Hera, onu çok güçlü bir kral yapacağını, Athena ona zekâ ve zafer vereceğini söyler. Afrodit ise, dünyanın en güzel kadını olan Spartalı Helena’nın aşkını vaat eder. Genç Paris, kendisine altın elma sunan Afrodit’i seçer. Hera ve Athena, bu olaydan sonra, Troya’ya ve Troyalılara karşı amansız bir kin duymaya başlar.

Dünyanın en güzel kadını ile çobanlık yaptığı dağda yaşayamayacağını anlayan Paris, kente gitmeye karar verir. O sırada, Troya’da düzenlenen bir yarışma için Troya Kralı Priamos, İda Dağı’nda yetiştirilmiş en iyi boğayı getirene ödül vereceğini açıklamıştır. Bunu fırsat bilen Paris, yarışmaya katılır. Kız kardeşi ve aynı zamanda kâhin olan Ksandra onu tanır. Oğullarını karşılarında yetişkin bir delikanlı olarak gören Hekabe ve Priamos, Troya’ya felaket getireceği kehanetini unutup onu bağrına basar.

“ey sevgili helena!.. yüreğim yangın yeri, kor

hektor-hektor-hektor! bizi yanık aşklara sor.”

Kaz (İda) Dağları’nın ve Troya kültürünün yaşaması için, yitik medeniyet Troya’ya yapacağınız her sırdaş, şiirsel mitolojik yolculuğun, sizi büyüleyen daha detaylı yönlerini görmeniz ve öğrenmeniz için, şu kaynak kitabı seçin: Troya’nın Gelini Helena, Yusuf Ay, 2 cilt.