Bu deprem, asrın bir felaketi ve bir rezaleti mi? "Yağmacı foseptik farelerine" inat; Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve tüm sporun ahlaklı-centilmen-insancıl-vicdanlı taraftarı olan canlara, selam olsun!..

Deprem: Sıkışan yerkürenin gaz çıkarması, titremesi, sarsılması ve stres atma eylemidir.

Stadyumda, sokakta, göçükte ve tüm yaşam alanlarında, insanların ağız dolusu küfretmesi, hıçkırarak ağlaması, sessizce ya da yüksek sesle eleştirmesi, sesli düşünmesi, tepki göstermesi, "Hükümet istifa!" diye bağırması da, mazlum yurttaşların ve toplumun gaz çıkarması ve stres atmasıdır.

Bundan doğal ne olabilir ki? Bu da insani, yaşamsal kolektif kamusal hak, yasal ve meşru bir tepkisel eylemdir. Bu bir toplumsal sınav, sınıf ve insanlık savaşıdır. Bu duruş, nicel birikimlerin nitel dönüşümüdür; evrim ve devrim ilişkisidir. Her şeyin birbirine bağlılığı ve zıtların birliği ilkesinin diyalektik bütünlüğüdür. Esas deprem (devrim), sandık başında yaşanacaktır.

6 Şubat 2023 depremi sonucu, on binlerce can ölü...

Ey halkım; gazını boşalt, silkin ve özüne dön!.. Bir hayır kurumu olan Kızılay şirketleşerek, yardım eden kurum odağından kaymış ve liberal ticari bir kuruma dönüşmüştür. Kan bağışlarında toplanan kanlar, bazı şirketlerin biosel laboratuvar çalışmalarına peşkeş çekildiği iddia ediliyor. Kızılay çadırları Ahbap dışında kime satıldı? Bu afette Kızılay sınıfta mı kaldı?

Ölüsü, dirisi kayıp canlar nerede? Kayıp çocuklar, evsiz, aç-susuz köylüler, ölen hayvanlar, uyuz-bit-tetanos-kolera-virüs-grip-verem gibi bulaşıcı hastalıklar yayılıyor...

İçme ve kullanım suyu yok ve su kaynaklar riskli, tarım ve ziraat tehlikede; yıkılan okullar, eğitim, Suriyeli kapkaççılar dikkat, göç yaygın; tarihi, arkeolojik ve kültürel varlıklar kayıp...

Evler tabutluğa, vatan kimsesizler gömütlüğüne dönüştü, yitik çocuklar nerede? Deprem bölgesinde, sahte polis gazetesi basın tanıtım kartlı, kötü niyetli adamlar ve çocuk organ mafyası kol geziyor. Deprem bölgesinde acilen güvenlik sağlanmalıdır.

Öte yandan, halktan "helallik" isteyen Cumhurbaşkanı tarafından, kendisine para verilen bir çocuk, "bana para değil, ölen babamı verin" dedi.

Birleşmiş Milletler, pek çok ülkenin ve gönüllü STK'nın yardım isteği neden engellendi? İmar afları çıkaranlar, hırsız yükleniciler, sorumsuz yerel yöneticiler, görevini ihmal eden ve kötüye kullanan kontrollük elemanları, günahı ve suçu olan herkes yasalar önünde hesap vermeli.

Acı, utanç, kayıp ve ayıp işler...

Göçük altında inleyen canların çığlığı, kolu-bacağı kesilen çocukların isyanı... Kefenin cebi yok, sevgisiz, kibirli, suçlu beyler...

Deprem "geliyorum" dedi.

Yerin altından, üstünden, tabutluklardan, gömütlüklerden ve stadyumlardan yükselen kolektif çığlığa ne demeli?

Asi Irmağı yatağını değiştiren ve Amik Ovası üzerine yapı izni veren zalimler...

Toroslar, Gavur Dağı, Nur Dağı, Amanos Dağları ve Güney Anadolu coğrafyası üzerinde hatalı yol, tünel, viyadük, köprü ve demiryolu yaptıranlar... Tarım alanları ve fay hatları üzerine kent kuranlar... Yapı teknik şartnamelerine uygun olmayan yerlere ve proje dışı hatalı yapı yapanlar... Hırsızlar, yalancılar, sahtekârlar, paraya tapanlar, günahkar şeytanlar, dolandırıcılar, kibirli asalaklar; artık yeter...

Bu kutsal topraklar ve bereketli Anadolu coğrafyasında var olan uygarlıkları kuran, yaşatan ve yaşatacak olan zengin insan mirasının birikimleri ve kültürel harmanı, size izin vermeyecektir... Cumhuriyetimizin 100. yılında yapılacak seçimler; sosyal, sınıfsal, ekonomik, tarihi ve toplumsal bir dönüm, demokratik değişim ve stratejik dönüm anı olacaktır.

1912 yılında, "Gazeteci Mustafa Şerif Bey" Basın Kartı ile Hatay-Filistin üzeri, Kuzey Afrika'ya giden, İstihbaratçı ve Kolağası Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın aydınlığında, 1920 Ulusal Kurtuluş Seferberliğinde, bu bölgede, Tekelioğlu Sinan, Molla Kerim, Yörük Hatice, Karayılan, Sütçü İmam, Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış ile birlikte, Kuvayi Milliye Müfrezeleri işbaşında olacaktır o gün, yeniden...

Cumhuriyet Devrimlerini yaşatmak için, yeniden...

Genel seçimler, tüm insanlığa, bölgemize, halkımıza ve ülkemize hayırlı olsun...

İşte tam o an, tüm yurtta deprem çığlığı yankılanacaktır... Ve bu kanayan çığlıkta halkımızın yaraları sarılacaktır.

Ve halkımız, "korkmadan, sönmeden, yılmadan, unutmadan, ölmeden ve helallik vermeden" bilenerek, yeniden dirilecektir.

Ve depremzedeler; kaybettikleri yakınları için and içtiler, 'Memleketimden İnsan Manzaralı' kitabı şairine (Nâzım Hikmet’e) söz verdiler:

"Ölenler, güneşe gömüldüler/ Vaktimiz yok onların matemini tutmaya/ Akın var, güneşe akın/ Güneşi zapt edeceğiz/ Güneşin zaptı yakın"

 

sessiz çığlık

 

tam o andı: ay sallandı, mavi ışık yandı-söndü, deniz gitti-geri döndü

bak gözyaşı şişesi kırıldı, damlayan beyaz kandı, sevdası yarım kaldı

kefensiz, kimsesiz, sessiz, yönsüz gömülen yarım cesetler, bir candı

 

deprem-hayat-sanat-ayağa kalk! dayanışma barışı

kanayan çığlık; acı, kırık, yaralı kalbi onarma yarışı

sen, aşkım-azizim su; ben, semazen değirmen taşı

 

sevdamız anadolu ekini bereketli-ak, buğday başak

gelin!yitik canlar, öğütelim öykülü telaşı, dertli başı

sınırda yan-ay, depremde sallanan kutsal ay; hat-ay

 

kaynağına ters akan asi-yanan amik-amanoslu nuray

dışavurum; acı yankı, yitik kenti unut, ölü taşı, maraş’ı

pastel çığlık;korkma-susma-unutma, bu insanlık savaşı

 

ömür tek nefes, paylaş-dayanış, insanı tokgöz-cömert

sevisi sebil, ata tohumu-aşı, sen hep yaşa-ikramcı başı

koza-pamuk-ipek yolu, tuzcu-uncu-küncü-tütüncü hanı

 

tanrılar mola verir, antakya’da konaklar, ticaret kervanı

yeniden hatay; hayat harmanlanır, eğrilir, kökle boyanır

yaşam kirkitle-aşkla dokunur-okunur, yeni dünya insanı

 

Dursun Özden