"Yol, kendi yerleşkesinde kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir." / Oruç Aruoba.

Yola çıkmaya karar verdiğimde çoktan yola çıktığımı fark ettim. Şehirler, kasabalar, köyler bir bir arabamın penceresinden hızla akıp gitmeye başlamıştı. Adını bilmediğim duygular kaplamıştı içimi, biraz korku, biraz heyecan, biraz merak ve biraz da sevinç, ama en çok da bu yola çıkmanın iyi mi yoksa kötü bir fikir mi olduğunun tedirginliği hâkimdi.

Aslında hiçbir önemi yoktu bunların, yola çıkılmıştı bir kez, vazgeçmek anlamsız, bir o kadar da tutarsızlıktı. Güzel yanı, beni nelerin beklediği ve nelerle karşılaşacağımın merakıydı. Oysa garip olan bir şey daha vardı; nereye gideceğimi bilmiyordum.

Hiç bilmediğim uzaklara gitmek, yeni yerler, yeni yüzler ve yeni sözler keşfetmek hep çekici gelmişti bana. Hayata, olaylara, aşklara ve yalnızlığa başkalarının gözünden bakabilmek, başkalarının hikâyelerinden kendi hikâyemi çıkarabilmek içindi belki de bu gidiş. Evet, belki böyle bir yola çıkmak zordu ama insanın içini kemiren, uykusuz bırakan histeri nöbetleriyle yaşamaktan daha zor değildi.

Tüm bunların yanında, bir başıma yola çıkıp uzaklara, kendi uzağıma gitme çabasından başka bir şey değildi. Gitmek, yani yola çıkmak cesaret ister, o yüzden böyle apansız, plansız, zamansız çıkmıştım yola; belki de korkularımın beni engellemesinden korktuğum için kendime bile fark ettirmeden çıkmıştım yola.

Hayatımda fark etmeden giden o kadar çok şey vardı ki, unutup gidenler, unutulup gidenler, çoğalıp giden hasretler, özlemler, unutulup giden sözler, kısalıp giden ömürler, kuruyup giden çiçekler, uzayıp giden yollar ve o yollara düşüp giden insanlar...

Sonra fark ettim ki, herkes ve her şey, nasıl olsa bir gün bırakıp gidiyordu hepimizi.

Ferhan Şensoy'dan Rasim Öztekin'e son mektup Sinan Genim'den: Toplumu korkutmak Kanadalı yazar Varol McKars’tan gizlerle dolu bir roman Ümit Kardaş'tan: 'Kanımla düşünüyorum!' Rasim Öztekin'in kızı Pelin Öztekin: 'Bak baba, birlikte aynı sahnedeyiz'