Rüstem'in hep bi' hayali vardı; günün birinde memleketine dönüp köyünde yapmayı planladığı bahçe içindeki evinde birkaç tavuk, kedi ve köpeğiyle huzur içinde, doğanın tadını çıkararak yaşamak. Büyükkentin karmaşasından uzak, dingin bir ömür sürmekti niyeti.

Rüstem hep bu planla hareket etti ve hep bu hayali gerçekleştirmek için koşuşturdu. Yaşadığı kenti sevmedi, insanlarla ilgilenmedi, eğlenmeyi erteledi ve para kazanmak kaygısı, gelecek planları her şeyi ertelemesine neden oldu ve bu süreçte yaşamayı unuttu.

Derken, günün birinde Rüstem memleketine döndü; fakat huzursuz yaşadığı hayatın sonunda, huzur içinde uyuyacağı mezarına.

***

Evet, bu bir kurgu ya da hikâye olabilir; belki de gerçektir, kim bilir?

Nerde yaşayıp ne iş yaparsak yapalım, içimizdeki huzuru ve mutluluğu ertelemeyelim. Bütün mesele yarın!

Ama yarın yok. Yaşadığımız tek bir gün var, o da bugün. Evet, bu önerme hepimize gerçekdışı gelebilir; plansız, amaçsız, hedefsiz ve günübirlik bir yaşamın anlamı gibi kaygısız, duygusuz ve tepkisiz gibi öngörülebilir.

Fakat olay tam tersi: Gerçek şu ki, yaşadığımız bugünün son gün olabilme ihtimali ve bu bize mutluluğu, huzuru ve yaşama sevincini gelecek kaygısıyla ertelememe gerçeğini hatırlatması.

Yaptığımız her şeyi son defa yapıyormuş gibi düşünmeliyiz. Yarın belki gelmeyecek. Uyandığın gün son kahvaltını yapıyormuş gibi demle çayını, tadını çıkar kahvaltının, sonra balkona çıkıp son nefesini alır gibi derin derin çek içine ve yaşadığın kente son defa bakıyormuş gibi bak, çiçeklerini son defa sular gibi sula, çevrendeki insanlara son defa bakar gibi bak tebessümle ve sevdiklerine son kez söyler gibi söyle sevdiğini.

Belki yarın olmayacak, herkesin yarın kaygısı var ama o kaygılar yarının sorunu; yarın olmazsa sorun da olmayacak, bugün sorun varsa o da son sorun olacak.

Çoğumuz hep yarınlar için yaşıyor. Ve yarınların mutluluk ve huzur arayışı, bugünümüzü huzursuz kılıyor.

Mutluluğu hep uzaklarda, huzuru başkalarında ve yaşamı yarınlarda arıyoruz ve bulunamayan her arayış hayal kırıklığı olarak yansıyor; oysa her şey bugünde ve içimizde.