İnsana akıl fikir veren, dengesini, koku, tat alma duyularının duyumsanması sağlayan bir organ. Sözlüğe bakıyorum. Beyin sözcüğünün karşılığında şunlar yazıyor:
"Latincede cerebrus, Yunancada enkephalos. Sinir sisteminin merkezi olarak hizmet eden bir organ. Bütün omurgalı hayvanlar ve çoğu omurgasız hayvanlar –süngerler, knidliler, tulumlular ve derisi dikenliler gibi omurgasızlar hariç– beyne sahiptirler.

"Baş kısmında; duyma, tatma, görme, denge, koklama gibi duyulara hizmet eden organlara yakın noktada bulunan beyin omurgalıların vücudundaki en karmaşık organdır.

"Fizyolojik olarak beynin fonksiyonu vücudun diğer organlarının merkezi kontrolünü sağlamaktır. Bu merkezi kontrol çevredeki ufak değişimlere bile gayet süratli ve koordineli bir tepki vermeyi sağlar.

"Türlerin beyinleri şekil ve boyut açısından muazzam bir fark gösterebilir. Ortak özelliklerini belirlemek genellikle güçtür. Buna rağmen beyin mimarisinin geniş tür yelpazesi için uygulanabilir bazı prensipleri vardır. Bu geniş yelpazede beyin yapısı bazı yönlerden hemen hemen birçok hayvan türünde ortaktır, ancak diğer yönleri gelişmiş beyni ilkel örneklerinden ayırmaktadır ya da omurgalıları ve omurgasızları ayırt etmektedir."

Şimdi, diyeceksiniz ki durup dururken beynin tanımını yapmak nereden aklına geldi?

Şöyle: Bir süredir yakın dost ve arkadaşlarımdan, sosyal medyadan beni çok şaşırtan, zaman zaman dehşete, umutsuzluğa düşüren bazı haberler alıyorum.

Biliyorsunuz, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden bugüne kadar dünyayı ilk kez böylesine sarsan bir pandemi döneminden geçiyoruz.

Covid-19 virüsü nedeniyle dünya çapında birkaç milyon insan ölüyor. Yüz binlercesi yoğun bakımda.

Bütün ülkelerin yönetimleri pandemiyle mücadele için mümkün olabildiğince sıkı önlemler alıyorlar. Seyahat kısıtlamaları var.

Geceleri saat 21.00'i geçmemek üzere sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Kafeler, barlar, diskolar, lokantalar kapalı.

Özellikle de yaklaşan yılbaşı gecesi Covid-19 salgınının başını alıp gitmesini önlemek için son derece sıkı önlemler alınmış. Ama bizim kendine "yüksek sosyete" diyen tayfa meğer el altından ne eğlence planları yapıyormuş.

Nasıl mı?

Anlatayım (Valla bana söyleyenlerin yalancısıyım):

Efendim, bizim sosyetik takım çok bunalmış. Ayyy, şekerim, yurtdışına da gidemiyoruz. Özel uçağı bile kullandırtmıyorlar. Geceleri her yer neyim kapalı. Bari gözlerden uzak evlerde toplanıp partiler düzenleyelim.

Eee, nasıl olacak bu?

Canikom, İstanbul dışında yer mi yok gözlerden uzak? Örneğin Şile, Kilyos, Polonezköy, Riva... Bizim Aysellerin evi var. Feryaller de bir başka evde toplanacaklar. Catering (yiyecek içecek, ikram) şirketleri zaten hazırda bekliyor.

Biraz para kazansınlar bu zor günlerinde, değil mi ya?

Ya yakalanırsak?

Ya baskın yapılırsa?

Merak etme, kimseciklerin ruhu bile duymaz.

Yaa, böyle işte.

Bazı insan görünümündeki omurgasızların beyinleri gelişmemiş olunca bu gibi vakalara rastlanıyor. Allah akıl fikir versin, diyeceğim ama akıl fikir zaten beyinlerden uçmuş.

Para kazanmak uğruna onlara hizmet etmeye hazır ikram şirketlerine de ne desem az.
Böyle başa ancak böyle tarak yakışır!