Geçtiğimiz yılın en popüler filmlerinden biriyle geldim bu kez: The Platform.
Galder Gaztelu-Urrutia'nın ilk uzun metrajlı filmi The Platform, 2020 İspanyol yapımı.
Ana kahramanımız Goreng, sigarayı bırakmak ve kitap okumak amacıyla "Delik" adı verilen hapishanede kalmaya başlar. Delik, bildiğimiz hapishanelerden oldukça farklıdır. Filmin sonlarına doğru öğrendiğimiz 333 kattan oluşmaktadır ve kat dizilimi yukarıdan aşağıya artan şekildedir.
Her gün belli saatte en üst kattan sırayla bir alt kata yemekler iner. Yani alt katlara inen yemekler, üst katların bıraktığı şekilde olacaktır. Birkaç haftada bir kalınan oda numaraları da değişmektedir. Goreng, bu sisteme karşı çıkmak için bir adım atar ve alt katlara mesaj ulaştırır.
Birçok mesaj içerdiği aşikâr olan bu filmde ilk göze çarpan detay, sınıf ayrımıdır. Goreng, yemekleri bölüşme fikrini öne attığında komünist etiketine maruz kalmıştır. Üsttekiler paylaşsa muhtemelen bütün katlara yetecek yemek, üç rakamlı katlara yetmemektedir bile. Alt kattakiler karnını doyurma derdine düşmüşken, intihar edenlerin yemeğin çok olduğu üst katlarda gerçekleşmesi de manidardır.
Goreng'in ulaştırdığı mesajın, delikte çocuk olmadığını söylemelerine rağmen çocuk olması da dikkat çekicidir.
Ancak filmde benim dikkatimi çeken başka alt metinler de bulunuyor: 333 kat sayısı ve her katta kalan iki kişi ile Goreng'in yediği ilk yiyecek olan elma. Âdem’in yasak meyveyi çalması ve şeytanı temsil eden 666 sayısı belli ki Hıristiyan dininin alt metinlerine sahip.
İnsanın açgözlülüğüne vurgu yapan ve Hıristiyanlığa dair pek çok şifreyi barındıran bu filmi bütün sinemaseverlere şiddetle tavsiye ediyorum. İyi seyirler!