Altın çağını yaşayan bir krallık gibi içim bu ara. Ve ruhum makul saatlerde uyuyabilecek kadar hafif. Uyumuyorsam bu hissi kaybetmek istemediğimden.
Üçüncü cümlede tıkanan ya da karmaşıklaşan bütün anlatımları acılar sandığına kaldırdım. Sözcüklerim duru, ifadelerim net ve oyunlarım perdeleri kapattı; artık lirik bir otobiyografi gibiyim.
Kimsem oyum, neysem o...
Öyle çok intihar süsü kaydetti ki zihnim, bundan sonra umut dolu yarınlara bile bir yâr kıyısından atlamayacak kalbim. Adımlayarak, her anı doya doya yaşayarak varacağım o masal ülkesine.
Masallar şimdi esmer bir gecenin şafağını müjdeliyor, ağustosun sonbaharı müjdeleyişi gibi. Masallar şimdi özlenilene gebe.
Ve sen, bir düşün tatlı bir parçası, biraz can kıyısı, camda şubat buğusu, şubatta bahar güneşi, baharda ıhlamur kokusu gibi...
Sen dokununca küsecek bir çiçeği gözlerimle sevmek gibi.
Ve sen, iyi ki...