Düşünenlerin düşüncesi: 'İdeal ahlak' ve 'adalet' üzerine

Daha çok Voltaire adıyla tanınan Fransız düşünür François-Marie Arouet (1694-1778) Morale 'Ahlak' üzerine yazdığı bir yazısında, Charles Le Beau'nun Bizans İmparatorluğu'nun Tarihi adındaki on dört ciltlik eserinde yer verdiği, "Hıristiyanların bir ahlakı vardı; ama paganların ahlakı yoktur" sözleri üzerine, "Ah! Şu on dört cildi yazan Monsieur Le Beau, bu budalalığı nereden bulup çıkardınız? Öyle ise Sokrates'in, Zaleucus'un, Kharondas'ın, Cicero'nun, Epiktetos'un, Marcus Antonius'un ahlakı ne oluyor?" diye sorar. "Bir tek geometri olduğu gibi, bir tek ahlak vardır, Monsieur Le Beau. Ama bana diyecekler ki, insanların çoğu geometriyi bilmez. Evet, ama biraz uğraşınca herkes bunu anlayabilir. Çiftçiler, ırgatlar, sanatçılar onu yüreklerinde bulurlar," diyerek cevap verir.

Ahlak, dilimize Arapçadan gelen bir kelime olup, hulk, yaratılış, tabiat ve huyun çoğulu olarak kullanılan bir kelimedir. İnsandaki iyi ve kötü huylar, insanı manen yükselten iyi tabiatlar, faziletler, bir toplumda kişilerin davranışlarını düzenleyen ve herkesin uyması gereken kurallar olarak açıklanır.

Ahlak, hepimizin yüreğinde bulunan bir duygudur. Zaman zaman onu görmezden gelsek de oradadır ve özellikle yalnız kaldığımızda "vicdan azabı" olarak bizi uyarır. Bazı insanların yalnız kalmak istememeleri, yalnız kalmaya tahammül edememeleri, kendileri ile yüzleşmekten kaçınma arzusu, ister istemez yüreğimizde bulunan ahlak anlayışı ile karşılaşmamak isteği midir?

Evrensel ahlak kuralları

Antik dönemden itibaren tüm düşünürler, topluma önderlik etmeye çalışan insanlar ahlak felsefesi/etik üzerinde çalışmışlar, gerek insan, gerekse toplum için neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda fikirler ileri sürmüşlerdir. İnsanlığın var oluşundan itibaren oluşan temel ahlak kuralları tartışılmaya açık değildir. Anne ve babaya hürmet et, öldürme, çalma, yalancı şahitlik yapma, başkasının malına göz dikme, zina yapma gibi temel ahlaki prensiplerde hemen hemen tüm toplumlar düşünce birliği sağlamıştır.

Benzer evrensel kurallar, On Emir olarak insanlığa tebliğ edilir. Neyi değiştirir ki evrensel ahlak kurallarının, "Allah'ın" kelamı olarak kabul edilmesi; insan yine insandır. Dilediği kurala uyar, dilemediklerine uymaz; hiçbir ahlaki kabul veya dini zorunluluk insanı kurallara uymaya mecbur kılamaz. İnsan isterse en temel ahlak kurallarını bile dilediği şekilde esneterek kendisiyle uyumlu bir hale getirebilir. Önemli olan ahlak kurallarının yüreğimizdeki yeridir. Bu da ancak eğitim ile oluşur.

Aristoteles'in bakışı

"Bir davranışın iyi veya kötü olduğunu ahlak mı, yoksa politika mı tespit edecektir?" Aristoteles'in düşüncesine göre bu konuda değer yargısı verecek olan politikadır. Dolayısıyla ahlakı yapan ve düzenleyen politikadır. Aristoteles'in bu yargısını bugün doğru olarak kabul etmek ve uygulamak ne derece mümkündür? O dönemdeki elitler arası politikada kabul edilebilir bir görüş olarak değerlendirilse de günümüzde toplumun her kesiminin katıldığı ve giderek hemen her kutsalın zedelendiği siyaset ortamı içinde ideal ahlakı muhafaza etmek nasıl mümkündür?

Aristoteles: "İyi, en yüksek ilme, bütün ilimlerden daha öncelikli olan ilme tabi olmalıdır. Bu ise politika ilmidir. Politikanın bütün öteki ilimleri kullanması ve kanun adına neyin yapılıp neyin yapılmaması gerektiğini emretmesini dikkate alınacak olursa denebilir ki politikanın gayesi, her çeşit ilimlerin de gayesini kapsar. Sonuç olarak politikanın gayesi, gerçek iyi, yani insan için olan en yüksek iyidir."

Bir taraftan kanun yapıcı rolünü, diğer taraftan yapılan bu kanunları uygulama görevini üstlenen politikacı, yazılı kurallar kadar, toplumda yerleşik hale gelen ahlaki kuralları da gözetmek zorunda değil midir? Gerek kişisel, gerekse toplumsal ahlakın oluşmasında vazgeçilmesi mümkün olmayan ilkelerden biri olan adalet, kanun yapıcıyı, yani politikacıyı da bağlayan bir ilkedir. Tüm dünyanın içinde bulunduğu karmaşayı göz önüne aldığımızda, günümüzde Aristoteles'in önerdiği şekilde, politikanın ahlaka değil, ahlakın politikaya yön vermesi gerektiğini kabul etmek daha doğru olacaktır.

Aile içi eğitimin önemi

Bir toplum, gerek kişisel, gerekse toplumsal ahlakını küçük yaşta yapılan eğitim sonucu edinir. Bu eğitim, okul gibi devletin olanaklarından ziyade –bir anlamda ise politikacının oluşturduğu kurallar çerçevesinde edinilebilen bir alışkanlıktan çok– aile ortamı içinde yapılan eğitimle oluşur. Bu nedenle toplumsal bir ahlaktan bahsetmek istiyorsak, aile içi eğitime ağırlık vermemiz gerekir. Daha küçük yaştan öğretilmelidir ki; ideallerimiz gerek kişisel, gerekse toplumsal ahlak kurallarına uyumlu olmalı ve başkaları için kötü örnek oluşturmamalıdır.

İnsanlığın var oluşundan bu yana tüm toplumsal kabullerin, çok tanrılı dinlerin, semavi dinlerin ve temel hukuk kurallarının varmak istedikleri en önemli temel hedef, kişisel ve toplumsal ahlak kurallarının yaygınlaştırılması ve insanlığın bu kurallar çerçevesinde ilerlemesidir. Günümüzde büyük sıkıntılar içinde olsa da adalet duygusunun geliştirilmeye çalışılmasının temel nedeni, toplumsal ahlak kurallarının tüm insanlığa eşit oranda uygulanması isteğidir.

4 yıllık aradan sonra Orhan Pamuk'tan yeni roman: 'Veba Geceleri' Giorgitsamou'dan: Mavi badanalı, yüksek tavanlı hikâyeler Kanser tedavisi görüyordu: Mehtap Ar'dan acı haber Cezmi Ersöz'den: Artık yüzümde olacak o yara... Kanadalı yazar Varol McKars’tan gizlerle dolu bir roman