Ve hep düşlerde gidilir uzun yollara. Ve ekseriyetle düşün kurulduğu mevsime eştir düşün yaşandığı mevsim.
Ve düşler kurulur, paslı bir saatmişçesine ve belki de günün en karanlık saatine. Günün en güneş vaat eden saatlerinde...
Beynimde geceden kurulmuş bir saatli bombanın tik takları...
Ben seninle uzun bir yolda düşlemeye cesaret edemedim henüz kendimi. Ben seninle kısa düşler kurmaya da yeltenmedim üstelik.
Düşünüyorum sadece, varsın. Ve elimle tutamadığım bir ütopyasın.
Henüz tozpembeye bulayamayacağım kadar uzaktasın.
Yanık bir ülke, ötelerde. İsmi ezilmiş ve ekşimiş bir salkım üzümden esinli. Kara, kapkara gecede lacivert bulutlar gibi. İsimsiz bir gökyüzünün, milyon küsur yıl önce sönmeye başlamış yıldızları gibi. Zihnime erişen her bir yıldız tanesi infilak ederdi zifiri gökyüzümde. Yanaklarında meteor çukurları. Dudağının kıyısında rengârenk kuşaklar.
Bir gülüşle kuruldu paslı saatin zembereği. Bir düşten vuruldum sere serpe.
Saatli bomba infilak ettiğinde beynimde, fırlatıp atamamıştım elimden. Ve hep ters tepti sert çıkan sesim, göğe...
Düşlerim infilak etti bu gece, zifiri bir kentten uzak ülkelere.