Seçim yaklaştıkça ittifak veya güç birliği girişimleri de hız kazanıyor.

En son, geçtiğimiz günlerde sosyalist kesimden Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve bu partiden 2014'te kopanların oluşturdukları Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ve Devrim Hareketi (DH) isimli partiler seçimleri aşan bir hedefle "Sosyalist Güç Birliği" adıyla bir araya geldiklerini açıkladılar.

Buna ilave olarak, genel başkanlığını eski Doğru Yol kökenli Rıfat Serdaroğlu'nun yaptığı Doğru Parti, Muharrem İnce'nin Memleket Partisi, Ümit Özdağ'ın Zafer Partisi ve ülkücü gelenekten gelen eski BBP'li Remzi Çayır'ın genel başkanlığını yaptığı Milli Yol Partisi arasında görüşmelerin yapıldığı ve muhtemelen eylül sonunda "Türkiye İttifakı" adıyla sahneye çıkacakları ileri sürülüyor.

İktidarı destekleyen Vatan Partisi'nden, ağırlıkla parti içi demokrasi sorunu nedeniyle kopan, Mehmet Bedri Gültekin'in genel başkanı olduğu Sosyalist Cumhuriyet Partisi'nin de kendi meşrebine uygun bir ittifak arayışında olduğu görülüyor.

Bu yazıda, esas olarak yeni kurulan, Sosyalist Güç Birliği (SGB) hakkında bilgi vermek ve düşüncelerimi yansıtmak istiyorum. Ama önce, sosyalist soldaki hemen bütün gruplar için kerteriz noktası haline gelen HDP'nin merkezinde bulunduğu ittifak, güç birliği veya hareket türü girişimlerin durumuna çok kısa da olsa değinmek istiyorum.

HDP, ittifakını genişletme çabasında

Bildiğiniz gibi HDP, çok bileşenli bir parti. 2013 yılından beri bu yapısını devam ettiriyor. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Yeşil Sol Gelecek Partisi (YSP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Devrimci Parti (DP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Dayanışma Platformu (SDP) bileşen partiler olarak biliniyor.

Bunun dışında, farklı etnisite, inanç, kültür grupları ve değişik mücadele alanlarıyla ilgili sivil toplum yapılanmaları da bu partinin yarattığı ortak mücadele mecrasında yer alıyor. Bu kapsamda, Kürt illerinden birçok siyasal platform burada bulunuyor.

Özellikle seçim dönemlerinde kimi sosyalist parti ve yapılarla da ayrıca seçim ittifakları yapıldığı biliniyor. Milletvekili listelerinde yer verilmesi, bu kesimlerin de parlamentoya taşınmasına imkân sağlıyor. Nitekim, son seçimde kimi bağımsız aydınlar, Halkevi temsilcisi ve iki TİP yöneticisi bu yoldan parlamentoya girdiler.

Önümüzdeki dönemde HDP'nin, EMEP, TİP, Halkevleri ve Toplumsal Özgürlük Platformu gibi sol çevrelerle bir araya gelmeye ve onları aşan genişlikte bir ittifak ya da hareket yaratarak seçime girmeye yoğun çaba gösterdiği biliniyor. Partinin kapatılması halinde, yerine ikame edilecek seçenek için durumda bir değişiklik olmayacağına da dikkat çekiliyor. Bu gelişmelerin seyri dikkate alınırsa, son seçimlerde olduğu gibi, gerek batıda, gerekse doğuda ağırlığını Kürt seçmenlerin teşkil ettiği bu karma topluluğun AK Parti iktidarını sonlandıracak süreçte en kritik rolü oynama ihtimalinin giderek daha da güç kazandığı görülüyor.

Sosyalist Güç Birliği

Asıl konumuza olan Sosyalist Güç Birliği'ne gelince, şüphesiz bu küme oransal bakımdan büyük bir seçmen topluluğunu etrafında toplamıyor. Ancak kimi aydınlar, sendika ve meslek odalarında mücadele yürüten kimi kesimler ve bazı gençler arasında örgütlenme imkânı var. Ayrıca, bünyesindeki bazı partiler seçime girme hakkını da kazanmış durumda.

Girişimin ilk duyulduğu geçen yıl (2021), TKP ve SOL Parti'ye "Neden HDP ile birlikte davranmıyorsunuz" sorusu sorulduğunda, uzak durma gerekçelerini anlatan cevapları çok dikkat çekmişti. Serbestiyet'te yayınlanan 2 Aralık 2021 tarihli ve "Sosyalistlerin İttifak Halleri" başlıklı yazımda bunlara yer vermiştim.

O dönem, zayıf da olsa bu grupla birlikte hareket etme ihtimali bulunan EMEP'in Sosyalist Güç Birliği'nde yer almadığı görülüyor. EMEP, özellikle Tunceli gibi bazı kentlerde HDP geleneğinden partilerle çoğu zaman rekabet yaşasa da, SOL Parti'nin ve TKP'nin üzerinde durduğu ideolojik ve politik zemini paylaşmasının zor olacağı kestiriliyordu.

O yazımda, TKP ve SOL Parti temsilcilerinin, Millet İttifakı'nın "güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş" programını "Burjuva, gerici, sermaye yanlısı restorasyon" olarak değerlendirdiklerini aktarmıştım. Bu partiler, "Sermaye karşıtı, anti-emperyalist ve laik bir seçenek" arayışında olduklarını söylüyorlardı. TKP, bunun "HDP'siz olabileceğini" ileri sürüyordu. SOL Parti ise "Millet İttifakı'yla uyumlu davranacağı öngörülen HDP ve TİP'in de içinde bir ittifak oluşumunda yer almayı reddediyor" ve milletvekili adaylığı üzerine konuşmayı "solu dizayn etme isteğinin işareti" olarak gördüğünü belirtiyordu. Sosyalist-devrimci gelenek ve birikimin, hem mevcut iktidara son verecek, hem de yeni kurulacak düzenin sağ-muhafazakâr bir restorasyon süreci olmasına karşı mücadele yürütecek güçte olduğunu ileri sürüyordu. Hedeflerinin tam bağımsız, laik ve anti-emperyalist bir ülke inşa etmek olduğunu vurguluyordu. (https://serbestiyet.com/yazarlar/sosyalistlerin-ittifak-halleri-76886/)

Beş maddede ne var?

O çalışmaların devamında, Ankara'da Makine Mühendisleri Odası salonunda, 20 Ağustos 2022 günü bir araya gelen 4 parti, bazı aydınların da katılımıyla beş maddelik açıklamayla Sosyalist Güç Birliği'nin kurulduğunu ilan ettiler. Bu maddeleri özetle ve mealen aşağıya alıyorum:

Bu maddelerin ilkinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ucube" olarak tanımladıkları ve emperyalizmin hizmetinde gördükleri tek adam rejiminin kaldırılması ve emekçi halkın siyasete katılımını sağlayacak kapsamlı bir yapının kurulması isteniyor.

İkincisi, kapitalizmin sömürü, eşitsizlik ve adaletsizliğini doğuran sistemi hedef alınıyor. Bu sistemin kriz, yoksulluk ve ülkeyi çöküşe sürüklediğine dikkat çekiliyor. Özelleştirmelere son verilmesi istenip, şimdiye kadar yapılanların da kamulaştırılması talep ediliyor. Tüm insani ihtiyaçların, eşit ve ücretsiz kamu hizmeti olarak verilmesi vurgulanıyor. Ekonomide planlamanın rolüne dikkat çekilip ülke topraklarında emperyalist yağmaya son verilmesi ifade ediliyor.

Üçüncü madde bağımsızlık konusuna ayrılmış. NATO'dan çıkılması ve yabancı üslerin kapatılması isteniyor.

Dördüncüde, gericiliğe karşı laiklik hedefiyle bir araya geldiklerinin altı çiziliyor. Tarikat ve cemaatlerin kamudaki kadrolaşmasının tasfiye edilmesi, okul ve yurtlarının kapatılması ve eğitimde birlik ilkesinin gerçekleşmesi öne çıkarılıyor.

Son maddede ise, yurttaşlığın tesisine dikkat çekiliyor. Etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal cinsiyetten kaynaklanan farklılıklar nedeniyle ayrımcılığın ve karşıtlığın kalkması isteniyor. Eşit ve kardeşçe yaşanan özgür bir cumhuriyetin ortak özlem olduğu vurgulanıp herkes ortak mücadeleye çağrılıyor.

Özetle, HDP ile ittifak istenmiyor

Maddeler sözkonusu partilerin diğerlerinden ayrı, dörtlü yürüyüşlerinin gerekçelerini tam olarak anlatmasa da, geçen yıl kamuoyuna duyurulan görüşlerle büyük bir paralellik içinde. Parti temsilcilerinin medyaya yaptıkları ilave değerlendirmeler, durumun biraz daha aydınlanmasına imkân veriyor.

SOL Parti Temsilcisi İsmail Hakkı Tombul, toplantıdan bir gün sonra Rudaw'da yayınlanan ifadesinde, "20 yıldır AKP eliyle Türkiye'de ciddi bir tahribat yaratıldı. 6'lı Masa'nın politikaları da bu tahribatı giderecek gibi görünmüyor. Emekçilerin sorunlarını çözecek, laiklik, kamuculuk ve anti-emperyalizm temelinde halk muhalefeti ihtiyacı var... HDP'nin etrafında bir ittifak bloğu zaten var. Türkiye'de sosyalistlerin de varlığını gösterecek ve sosyalist fikirlerin yeniden ikna edici bir biçimde topluma sunacak örgütlü güç yaratmaya ihtiyaç var" dedi.

TKP Temsilcisi Kemal Okuyan da, aynı internet gazetesine, "Bu alternatif, CHP ve HDP'nin oluşturacağı ittifakların dışında, bunlardan bağımsız, emekçi halkın laik, anti-emperyalist çizgisini temsil ediyor" şeklinde bir değerlendirmede bulunuyor. "Biz seçimleri merkeze koymuyoruz. Seçimler dendiğinde CHP ve HDP endeksli ittifaklar gündeme geliyor. Bu alternatif, CHP ve HDP'nin oluşturacağı ittifakların dışında, bunlardan bağımsız, emekçi halkın laik, anti-emperyalist çizgisini temsil ediyor... Seçimi de kapsayan bir güç birliği bu ama sadece seçimi kapsamıyor" şeklinde açıklama yaptı.

Türkiye Komünist Hareketi ( TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek de, Rudaw'ın sorularına, "Bu ittifak ülkenin bu hale gelmesinde emeği olanlara ve Cumhur İttifakı'na karşıdır. Zaten, AKP iktidarından kurtulmayı da içeren bir ittifak. Bu ittifak HDP'nin merkezinde olacağı demokrasi ittifakına karşı da kurulmadı. Bizim ittifakımız halktaki bu eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, yoksulluğa karşı eşitlik taleplerini solla buluşturmak için atılmış bir adımdır, çünkü bu solla gerçekleşir" cevabını verdi.

Devrim Hareketi temsilcisi Ercan Bölükbaşı ise, aynı internet gazetesine, "... Toplumda bir tepki ve AKP saflarında çözülme var... Bu çözülmeye yanıt üretmek yerine, AKP'nin patron yanlısı ve gerici politikalarını kalıcılaştırmayı hedefleyen bir düzen muhalefeti yer alıyor... Erdoğan'ın sarayı ile 2002 AKP'si arasında bir tercih yapmak zorunda olmadığımızı düşünüyoruz" şeklinde açıklamalarda bulundu.

Sözkonusu temsilcilerin başka bazı medya organlarında benzeri görüşleri yer aldı.

Niyet "Bağımsız sosyalist odak" olmak

Sosyalist Güç Birliği'nin (SGB), deklarasyon ve temsilcilerin bu açıklamaları dikkate alındığında, seçim sürecinde anlamlı bir varoluş sergileme imkânına sahip olmadıklarını düşünerek, seçim sonrası için örgütlü bir sosyalist muhalefet odağı olma hazırlığını tercih ettikleri anlaşılıyor.

Ayrıca, SGB bünyesindeki bazı partilerin, ulusalcılığa hayli yaklaşmış gibi görünen mevcut ideolojik ve politik yapılanmaları, merkezinde HDP'nin olduğu geniş yelpazeli bir ittifak ya da hareketle birlikte siyaset yapmalarını büyük ölçüde güçleştiriyor. Toplumsal algılarında farklı değerlendirmeler oluşmaması için de, "sınıf, emek, bağımsızlık, laiklik, sosyalist bağımsız odak olma" gibi kavramların "garantili şemsiyesi" altında, HDP ve onun oluşturacağı ittifaktan uzak duruyorlar.

Bununla beraber, Millet İttifakı'nın üzerinde anlaştığı ve HDP'nin de makul bularak desteklediği bir cumhurbaşkanı adayı sözkonusu olduğu takdirde (ki bu aday esasen CHP'nin belirlediği bir aday olacaktır), kendi tercihlerinin aynı doğrultuda olabileceğine dair güç birliğinin kimi partileri güçlü işaretler de veriyorlar.

Sonuç olarak, Sosyalist Güç Birliği'nin kuruluşunu, Türkiye'deki muhalefet güçlerinin toparlanmasında bir başka boyut olarak değerlendiriyorum.