Yüksek dağların kırağı kesmiş eteklerinden süzülüp gelecek bir kuşluk vakti ölmeye yüz tutmuş bir sevda çiçeğinin damarlarına cansuyu.
O vakit kuşlar şakımaya başlayacaklar yeniden.
Yeniden şarkılar mırıldanacak toprak çimenler boy verirken. Bir tırtıl bir kelebeğe dönüşürcesine kanatlanacak kalbim ipek gömleğimin en üst düğmesinden.
Saçlarımda bahar dalları, saçlarında çiy/demler, ömrün son demleri ve ilk öpücüğün büyüsü gibi...
Büyümemeye yeminli bir çocuk berraklığıyla, pencerende, kızıl bir ülkenin iki kıyısında, iki başharfe kol kanat geren yeni bir sayfaya dönüşecek damlalar...
Biz o pencerenin buğusuna çizdikçe olgunlaşacak yemişler.
Elması ilk kızaran bir öpücük kazanacak hayattan.
Bu okul sevda üzerine; sınıfını geçe/bilen yâr diye atanacak yârin göğüs kafesine.
Uzun yağmurlardan sonra yeniden öykünürsem bir çiçeğe ve sen kelebek tedirginliğiyle dinlenmek istersen, yüzünü bu kez güneşe değil, sırf sana dönecek bir dalın renklerinde, yapraklarım soluncaya dek kalırım seninle...