Sinan Ateş cinayeti sanıklarının ifadeleri ortaya çıktı

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin 22 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin ayrıntıları ortaya çıktı.

Gündem - 05-05-2024 01:18

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianamesinde, Ateş'in eşi Ayşe Ateş ve olay sırasında beraberindeki Selman Bozkurt 'müşteki', 22 kişi de 'şüpheli' sıfatıyla yer aldı.

Olay esnasında tetikçi Eray Özyağci'nin yanındaki şüpheliler Vedat Balkaya ve Suat Kurt müşterek fail, Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş'ın suça azmettiren olduğu bildirildi.

Şüpheliler Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay ve Mustafa Ensar Aykal'ın da iştirak halinde işlenen suça yardım ettikleri kaydedildi.

İddianamede, Çep ve Demirbaş'ın cinayete ilişkin detaylı plan yaptıkları, bu kapsamda Ateş'in kişisel, ailevi ve mesleki yaşantısı konusunda ayrıntılı bilgi topladıkları ifade edildi.

Demirbaş'ın olaydan önce şüpheli eski cinayet büro amiri Aykal'a, Ateş'in telefon ve adres bilgilerini sorgulattığı, Çep'in Özyağci'yi Ankara'ya göndermek için şüpheliler Uzunlar ve Bayraktar'ın sahibi olduğu işletmeden minibüs temin ettiği aktarılan iddianamede, şüpheliler Gelenbey ve Çolak'ın da bu araçla tetikçi Özyağci'yi Ankara'ya getirip şüpheli Asarkaya'nın Demetevler Mahallesi'ndeki evine bıraktıkları belirtildi.

İddianamede, şüpheliler Saraç, Köktürk, Güney, Ersoy, Zorlu, Ataç, Öktem, Karadeniz ve Atay'ın da bilgi, belge ve lojistik destek sağlayarak cinayetin işlenmesine yardımcı oldukları anlatıldı.

İfadeleri ortaya çıktı: 'Aramızda kişisel bir husumet oluştu'

İddianamede ifadesine yer verilen şüpheli Eray Özyağci, Ateş'i 3-4 yıldır tanıdığını belirterek, "Kendisini tanıdığımda Ülkü Ocakları Başkanı'ydı. Gösterdiğim vefaya karşılık vermediği için aramızda kişisel bir husumet oluştu. Kendisini yaralamak amacıyla birtakım planlama ve ayarlama yaptım, hiç kimseden yardım talep etmedim, her şeyi kendi imkânlarımla yaptım" dedi.

Doğukan Çep'e olaydan kısa süre önce birisini vuracağını söylediğini, ama kim olduğunu söylemediğini ve ondan yardım almadığını savunan Özyağci, Ankara'ya nasıl geleceğini, Ateş'i nerede bulacağını ve olay yerinden nasıl kaçacağını düşündüğü günlerde, Çep'in yanında oturan iki özel harekât polisinin kendi aralarında Ankara'ya gideceklerinden bahsettiklerini duyduğunu anlattı.

'Polislere beni de yanlarına almalarını istedim'

Özyağci, ifadesinin devamında, "Ben de bunu fırsata çevirdim, polislere Ankara'da hasta ziyaretine gitmem gerektiğini, ancak ufak bir hapis cezasından dolayı aranmam olduğunu, cezaevine girmek istemediğimi, beni de Ankara'ya giderken yanlarına alıp alamayacaklarını sordum. Bunun üzerine polisler, beni Ankara'ya götürmeyi kabul ettiler" beyanında bulundu.

Ankara'da iki gün keşif yaptığını belirten Özyağci, olay günü Çukurambar'da kahvaltı yaptığını, bir süre sonra Ateş ve beraberinde iki kişi gördüğünü söyledi.

Özyağci, "Şahıslarla karşı karşıya geldiğimiz esnada üzerimde bulunan silahımı çektim, öncelikle Ateş'in bacaklarına 3-4 el ateş ettim. Selman isimli şahsın da silah çekmesi üzerine kendi can güvenliğimi düşünerek Sinan Ateş'i etkisiz hale getirmek maksadıyla hızlı bir şekilde ateş etmem neticesinde şahıs hareketsiz kaldı" dedi.

Daha sonra kendisini bekleyen Balkaya'nın kullandığı motosikletle olay yerinden kaçtığını, kararlaştırılan bir noktada indiğini aktaran Özyağci, sonraki saatlerde ise ismini söylemek istemediği bir kişinin araçla kendisini aldığını ve İstanbul'a doğru gittiklerini anlattı.

Özyağci, olayda kullandığı tabanca, şarjör ve kalan fişekleri yolda bir çalılık alana gizledikten sonra İstanbul yakınlarında daha önce ayarlanan bir ikamete gittiğini bildirdi.

'Doğukan Çep'in Eray Özyağci'yi azmettirip azmettirmediğini bilmiyorum'

Şüpheli Vedat Balkaya ise, Ankara'ya gittiği motosikleti olaydan 10 gün kadar önce Çep'in verdiğini belirtti.

Özyağci'nin de kendisine, "husumetli olduğu bir kişinin ikamet ettiği konuma doğru gideceklerini" söylediğini anlatan Balkaya, olay günü bir kafeye bıraktığı Özyağci'nin bir süre sonra koşarak geldiğini, motosikletle buradan uzaklaştıklarını, daha sonra onun bekleyen bir araca bindiğini, kendisinin de İstanbul'a döndüğünü aktardı.

Balkaya, "Doğukan Çep, bu yaralama olayını biliyordu, ancak Eray Özyağci'yi azmettirip azmettirmediğini bilmiyorum" şeklinde ifade verdi.

'Bu şahıs dövülüp ayaklarından yaralanacak dedi'

Şüpheli Suat Kurt, 22 veya 23 Aralık 2022'de Doğukan Çep'in FaceTime uygulaması üzerinden kendisini arayarak birini Ankara'da takip edip edemeyeceğini sorduğunu, kendisinin de bunu kabul ettiğini söyledi.

Otobüsle Ankara'ya gittiğini anlatan Kurt, 26 Aralık'ta Çep'in kendisini FaceTime'dan bir kez daha arayarak, Ateş'in ofisinin yerini ve otomobilini tarif ettiğini ve "Kaçta gelip gidiyor, aracı tek mi kullanıyor, bunları bana haber ver' dediğini anlattı.

Çep'e bazı bilgileri verdiğini ve onun talebi üzerine Özyağci'yi bir eve yerleştirdiğini ifade eden Kurt, şunları söyledi:

29 Aralık 2022'de ikametteyken Doğukan, Özyağci'yi görüntülü aradı. Sinan Ateş'i kastederek 'Bu şahıs dövülüp ayaklarından yaralanacak' dedi.

Olay günü saat 10.00 civarı Çukurambar'a geçtim. Sinan Ateş'in aracı ofisinin önünde duruyordu. Doğukan görüntülü aradı, 'Arabası burada' dedim. Sinan Ateş, yanında 2 şahısla ofisinin bulunduğu binadan çıktılar. Doğukan'a 'Yine gidiyorlar, geldikleri yöne doğru' dedim. O da bana 'Tamam abi, sen taksiye bin' dedi. Silah seslerini duyduktan sonra telefonumu komple kapattım.

'Aranmam olması sebebiyle olay üstüme yıkılmaya çalışılıyor'

Şüpheli Doğukan Çep de Sinan Ateş'i tanımadığını, olayla alakası olmadığını savundu.

Kendisini arayıp alacak-verecek meselesi için Ankara'ya gideceğini söyleyen Özyağci'nin araç kiralamasına yardımcı olduğunu söyleyen Çep, "Ankara'da herhangi birini vuracağını bilmiyordum. Böyle bir konuşmaya şahit olmadım. Eğer şahit olsaydım, araç kiralama işine dahil olmazdım" dedi.

Şüpheli Suat Kurt'un kendisi hakkındaki beyanlarını kabul etmeyen ve olayla hiçbir bağlantısı olmadığını savunan Çep, ifadesinde, "Cezalarım ve aranmam olması sebebiyle olay üstüme yıkılmaya çalışılıyor. Sinan Ateş'i öldürmek gibi bir niyet ve kastım olmamıştır" diye konuştu.

'Mersin'deki saldırı olayında camiamızdan bir genç öldürülmüştür'

Şüpheli Tolgahan Demirbaş da Ateş'i 'camialarından' tanıdığını, Mersin'deki olay ve hakkındaki ithamlardan kaynaklı kendisine mesafeli olduğunu söyledi.

Demirbaş, şüphelilerden Aykal'a, Ateş'in adresini sorgulattığı iddiasına ilişkin, "Sinan Ateş'in ev adresi mesajla veya herhangi bir şekilde bana gönderilmedi. Sinan Ateş'i olay öncesi şahsen tanımazdım. Mersin'de vuku bulan saldırı olayında camiamızdan bir genç öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak Sinan Ateş'in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim" beyanını verdi.

'Elindeki tabancayla art arda ateş etmeye başladı'

İddianamede olayda yaralanan Selman Bozkurt'un ifadesi de yer aldı. Bozkurt, silahlı saldırının cuma namazının ardından cami çıkışında Sinan Ateş'in ofisine giderken gerçekleştiğini belirterek şunları söyledi:

Sinan Ateş, yaklaşık 2 metre önümde, ben de arkada yürüyorduk. Tam olay yerine geldiğimiz esnada saat 13.30 sıralarında sağda bulunan park halinde aracın önünden bir şahıs Sinan Ateş'in önüne geçerek elinde bulunan siyah renkli tabanca ile art arda ateş etmeye başladı. Sinan Ateş vurularak yere düştü. Sinan'ın yanına gelip müdahale edecekken bana da 2 el ateş etmesiyle ben de yaralanarak hemen kendimi solda bulunan bir aracın arkasına atarak sipere geçtim.

Bu esnada bize ateş eden şahıs tekrar ateş ederek yaya vaziyette kaçmaya başladı. Ben de belimde Sinan Ateş'in vermiş olduğu tabanca ile kaçan şahsın arkasından havaya doğru 4-5 el ateş ettim. Bize ateş eden şahıs kısa bir müddet sonra yaya olarak kaçıp gözden kayboldu.

Bu şahıs Sinan Ateş'e 7-8 el ateş ettikten sonra silahın namlusunu bana çevirerek 2-3 el de bana ateş etti. Sırtımdan yaralandım. Bu şahıs bana hedef göstererek ateş etmiştir, beni de öldürebilirdi.

'Ayşe Ateş'in kimlik bilgileriyle adres bilgileri sorgulatıldı'

İddianamede, cinayetin azmettiricisi olarak yer alan şüphelilerden Tolgahan Demirbaş'ın, Gölbaşı'nda çiftliği bulunan ve Marco Pascha isimli işyeri sahibi şüpheli Aytaç Ataç ile daha önceden tanıştığı belirtildi.

İddianamede ayrıca, Demirbaş'ın Aytaç Ataç ile şüphelilerden Çağlar Zorlu'yu tanıştırdığı, olay öncesinde ve sonrasında Ataç'a ait çiftliğe gittiği aktarıldı.

2022 yılında, şüpheliler Tolgahan Demirbaş, Aytaç Ataç ve Çağlar Zorlu'nun bir araya geldiği bir ânın kaydı da iddianamede yer alırken, sözkonusu kayıtta Demirbaş'ın Zorlu'ya 'Bir arkadaşımızı uyaracağız, adresini bulamıyoruz' dediği ve Zorlu'nun Demirbaş'a İstanbul ve Kırşehir'den adres bilgileri paylaştığı belirtildi.

Ayrıca, Demirbaş'ın telefonunda yapılan incelemede, şüpheli Burak Kılıç'ın Sinan Ateş'in ikametgâhına ait fotoğraf ve video kaydını çekip Demirbaş'a gönderdiği tespit edildi.

Demirbaş'ın aynı zamanda, şüpheli Suat Yılmazzobu'ya Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in kimlik bilgilerini göndererek adres bilgilerini sorgulattığı da ortaya çıktı.

Özyağci, Balkaya ve Kurt hakkında ağırlaştırılmış müebbet istemi

İddianamede, şüpheliler Özyağci, Balkaya ve Kurt'un "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, müşteki Selman Bozkurt'a yönelik "tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13'er yıldan 20'şer yıla kadar; Çep ve Demirbaş'ın ise cinayete azmettirmekten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Özyağci'nin ayrıca "ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak" suçundan 1 yıldan 3 yıla, Demirbaş'ın ise "zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Şüpheliler Asarkaya, Saraç, Köktürk, Yüce, Uzunlar, Gelenbey, Çolak, Bayraktar, Güney, Ersoy, Zorlu, Ataç, Yüksel, Öktem, Karadeniz, Atay ve Aykal'ın "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapsi istenirken, Aykal'ın kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak maktule ait kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak temin ettiği gerekçesiyle 3 yıldan 6 yıla kadar cezalandırılması talep edildi.

Mahkemenin inceleme için 15 günlük süresi var

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca tamamlanan iddianame, 26 Nisan'da Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti.

Mahkemenin iddianameyi değerlendirmek için, bu süreden itibaren 15 gün süresi bulunuyor.

Olaya ilişkin hakkında işlem yapılan toplam 39 kişiden haklarında yurtdışına çıkış yasağı getirilen diğer 17'si hakkındaki soruşturma, ayrı bir dosya üzerinden sürüyor.

Günün Diğer Haberleri