"Gördüğüm şeylerin boyundayım." / Fernando Pessoa

Ne için yaşıyoruz?

Günleri farklı kılan ne?

Hep aynı sıradanlık, karmaşa, kaos...

Yüzümüzde hep aynı ifadeler...

Yaşadığımız tüm duygusal durumlar bile aynı...

Sıradan gördüğümüz yüzlerden biriyiz sadece.

Hırslar, arzular, tutkular, kıskançlıklar, ego ve süper egolar, bitmek tükenmek bilmeyen açgözlü istekler... Sanki varoluşumuzun amacı ve bunun için verdiğimiz o acımasız savaş, ihanet, yüzsüzlük, yalan, riya, hedefe giden her yol mubah kişiliksizliği, unutulan erdem, bir kenara bırakılan onur, hepsi ne için?

Gördüğümüz insanlar gibi giyinme, gezme ve tatmin olma çabası... Gördüğümüz evlere, arabalara, eşyalara sahip olma hırsı ve açgözlülüğü vs.

"Gördüğüm şeylerin boyundayım."

Aslında her şeyden yoksun yaşadığımızın farkında değiliz. Sadece büyükkentlerde gördüğümüz küçük istençlere sahip olunca kendimizi büyük sanıyoruz, bir kâğıt bardağa adımız yazılınca kendimizi özel sanıyoruz.

Kapitalizmin yoğun reklam bombardımanıyla bilinçlerimizde oluşturduğu tüketim çılgınlığı ve bununla birilikte gelen sınıfsal ayrımın büyük bir uçuruma dönüşmesi, insanı varoluş amacından çok uzağa sürüklüyor.

Atatürk'ün "Köylü milletin efendisidir" sözünü duymak, belki bize artık çok basit ve sıradan geliyor. Oysa derinlemesine düşünüldüğünde altında derin bir felsefe yatıyor bence. Doğada toprakla uğraşıp, kendi ürününü yetiştirip tüketmenin hazzına kavuşmak ve bilincine varmak artık günümüzde entelektüel birikim gerektiriyor.

Yaşadığımız kentlerde, gece gökyüzüne baktığımız zaman belki birkaç yıldızdan başka bir şey göremiyoruz, oysa kent dışında, doğada gökyüzüne baktığımız zaman o devasa Samanyolu galaksisinin bizim de içinde bulunduğumuz kollarından birinin küçük bir bölümünü görebiliyoruz. O an anlıyoruz ki, galakside bir hiçiz, küçük bir organizmadan başka bir şey değiliz, ya da bir çeşit bakteri. Zekâmızla gezegenimizi yok etmek için evrilmiş bir çeşit virüs.

Büyükkentlerde yaşayıp hayatında samanyolunu gözlemlememiş, toprakla uğraşıp doğadaki çiçeğe-böceğe saygı duymamış ve üstüne basıp geçmiş o kadar çok insan var ki kendini dev aynasında sanan... Kâğıt bardağa yazılı adıyla gurur duyan...

Sadece gördüğümüz şeylerin boyundayız.

Virüse yakalanan ünlü oyuncu çektiği acıyı böyle anlattı Sinan Genim'den: Korsanlar ve İmparatorlar Saliha Buzok'un 'Ağır Miras'ı 4’üncü baskıya ulaştı Dilek Kadıoğlu'ndan: Sana yazmak Kanser tedavisi görüyordu: Mehtap Ar'dan acı haber